ama arkadaşlar iyidir



31.01.2012

o anda içimde mırıldandığım bu şarkıyı önünden geçtiğimiz barda duyarak irkildik.

30.01.2012

onu bulana kadar, akşam karanlığının ve soğuğunun etkisiyle buzla iyice perçinlenmiş kar birikintilerinde kayıp düşen birlerce insan görmüştüm. tam da o o köşeyi döndükten sonra, karşısında bitivermemle birlikte, onu görüp, adını seslendikten sonra, -ki adı hayatıma yeni giren, grenli ve başka bir insan olduğunu müjdelemeye yetiyordu, adının sayesinde türkçeyi telaffuzum bile başkalaşmıştı- dönüp bana baktı, ve beni tanıdı. evet ben oydum. o gibi görünmesem de ben oydum. o gibi durmasam da ben oydum. onun oyuydum, -yine de bunu fark etmesi aylar alacağa benziyordu-. yerdeki buzdan sakındım onu, koluma girsin ve onun olduğumu bana hissettirsin istedim. yerdeki buz kadar soğuktu. üzerine düşsem belliydi ki yerdeki buz kadar canımı yakacaktı. bazı kadınların üstüne düşemezsiniz. bazı kadınlar üzerlerine düşülmesini duruşlarıyla reddederler. bazı kadınlar ne düşmek ne de düşmeni isterler. öylece dururlar, güldü müler, güzel gülerler. güdümlü gülerler. gözlerinin bıraktığı naaşlara gülüp geçerler. yüzüne baktım: duruluğun dik yamaçlarına tırmanma gücünü bulabilecek miydim kendimde, bilemiyordum. ilk sözü o etti.

-çok salsızım be kayıkçı.

29.01.2012

bir adam nasıl sevilmemesi gereken bir adam olabilir. kişinin burada başına gelebilecek en büyük tehlike ne olabilir. kayıp düşmek bu anlamda şehre kar inerken başa gelebilecek en büyük bir ölüm müdür. hikayemiz, o, köşeyi dönünce başladı. görür görmez adını söyledim, onu tanımış olmama şaşırmıştı. üşüyorduk. boğazlarımıza kadar birbirimize muhtaçtık ama boğazlarımıza kadar örtünmüştük; boğazlarımıza kadar birbirimize muhtaçtık ama hiç de öyleymiş gibi yapmadık. hikayemiz, buz tutmuş bir kaldırımda devam ediyordu.
hikayemiz, o, köşeyi dönünce başlıyor.
bilemezsiniz, ne kadar elden gidici olduğumu

önce: ben gamlı hazan, sense bahar

koro: ellerindeki çatlaklara talibim.

bazı adamların hayatlarının gidişatını sadece kadınlar değiştirebilir. kadınlar bu konudaki güçlerini kullanmıyor ve susmakla yetiniyorsa, buna da kimseler çıkıp bir şey demiyorsa adamlar aynı hayatlarını sürdürmekte zorlanmazlar. şimdi şu vakitte, yani soğuktan dolayı gece nöbetlerinin iki saatten bir saate çekildiği ve bu nedenle gecede iki nöbet tutulması gerektiği vakitlerde -bu ne perhiz bu ne lahana turşusu vakası diye geçer ordumuzun tarihinde-, bir adam bir kadın için bir şehre gidiyorsa, o halde şarkılara kulak vermekle yetinmek gerekir. ben sabahları yataktan kalkmadan, sevdiğim biriyle uyumuşsam, şarkı söyleyerek uyanırım, muhakkak öyle yaparım, gayrihtiyari bir mutluluk tecellisi olarak böyle yaparım, ve bunu ilk defa senin yanında yapmış olmayacağım için çok üzgünüm, çünkü daha önce yaptım.

koro: sen uyu ben pikniğe gidiyorum

sonra: sen gamlı hazan bense bahar


28.01.2012

'deli' lafzinin ilfitat niyetine edildigi sabahlar, o sabahlarin bir. Cumle icinde ornek vermek gerekirse; "Bir insan sarhosken ayri deli, ayikken ayri deli olabilir mi, hem de bu kadar." Bir mutluluga erismek icin adim attiktan sonra baska bir mutluluga erisiliyorsa ona Serendipity mi diyorlar idi. Ben Ankara'ya servis yaparken hep torpil gectim, porsiyonlarini gonlumden kopartarak fazladan verdim, hosuma giden ne vardiysa ikram ettim. Simdi sana gecici bir sureyle elveda Ankara, guzel Ankara. Ucagim bana rotar yapti Ankara, tanrim bana atar yapti, G. bana tarator yapti, ben de bunlari yedim.

27.01.2012

Ankara'nin tasina bak / Gozlerimin naasina bak

25.01.2012

hayatın birtakım gerçekleri var.
hayatın çeşitli gerçekleri var.
hayatın muhtelif gerçekleri var.

hayatın rivayet edilmiş gerçekleri var.
aklın periyodik bakımı

demi tutmamış çaylardan farkımız var mı? telvesi olmayan kahvelerden? ne dersin?
dünyada bir tek ikimiz kalmış gibi hissetsek.
zorlu bir ameliyattan yeni çıkmış doktor hissiyatım her daim benimle, tedirginim ve komiktim, evet bir vakit komiktim.
to comic a suicide.
evlerde oturmak bana göre değil, küçük geliyor, gittikçe şişmanlıyoruz. evlere sığamıyoruz. sığa sığa sığa.
ve ayrıldık.
hâlâ gözleri aşka gülen taze söğüt dalı mısın?
değiştiriyorum: pink floyd kürttür.
önüne baksana ben adam.
içine ata ata ne hale düştün, tuta tuta çatlayacaksın be adam, doksanlar.
önüne baksana be adam.
önünüze baksanız a madam.

20.01.2012

o yarin yüzünü bir daha görek aman aman bir daha görek. merhaba ben börek, ali rıza börek. benim neme ne gerek. benim neme nem gerek. neme ne mihnet, neme ne zahmet. tanrılardan diledik bir dilek. merhaba ben köpürmeyen bira istiyorum. merhaba ben lafta kalmasın lütfen, bu sefer kesin görüşelim. merhaba ben bu akşam maç izlemeyi tasarlıyordum ama televizyonumun göstermeyi planladığı kanallar arasında o kanal yokmuştu, izlemekten vaztıgeçmişm. teveccühünüz teveccühümüz. ah nasıl naziksiniz, bu ne nezaket efendim. bana kısmet değil ki dizinde yatmak. merhaba ben bu yazımı bir türkünün üzerine binâ etmek diledim. münevver özdemir, emel taşçıoğlu, arzu aldemir, bunlar yaşayan güzel trt sanatçılarımız.
gerçek kişi

bugün yeni bir şey olmadı. bana bir şey olmadı, bana bir şey olmadı. saatlerimiz henüz erkeni gösterirken, göstermesine rağmen, uyumayın ulaağn. aranıyor muyum, bilmiyorum. izmirli kız diliyle; bilmiyom. cumartesi adlı bir şarap var, kendisi güzel olmasa da kavram bu güzel. cumartesi adlı bir yayınevi de vardı zamanında, bu da güzel, misal sami baydar'ın dünyadan çıkış yolları adlı kitabını basmıştır, ve o kitap, güzel olmasa da benim hayatımı altüst etmiştir. cumartesiler risklidir. cumartesiler yalnızdır. kim demişti, cumartesi gecesi yalnızlığı, diye, mi sanki öyle bir şeyler.

misal sen hiç o ikiyüzyedi no'lu odada altı kişi kalmadığın için bunu bilemeyebilirsin. o onsekiz no'lu odada sekiz kişi, o üç no'lu odada dört kişi kalmadığın için de bilemeyebilirsin. o t koğuşunda ellisekiz kişi kalmadığın için de bilemiyor olabilir misin. bilemiyorum.

bundan yıllar önce bir fayton alacağımı ve arkasına koreli yazdıracağımı, yazmak istediğim bir ton öykünün başlığının koreli olacak-tı-ğını söylemiş miydim. evet bunu yapmış, yazmıştım.

kimi insanlar sessiz sessiz ağlamayı becerebiliyor. şaşırıyorum.

bugün size daha önce bahsettiğim ve güme gitmesini istemediğim şeylerden bahsedeceğim. sonra güzel kızlar beni sevsin diyeceğim. bugün yeni bir şey olmadı, bana bir şey olmadı bana bir şey olmadı. olmaz böyle şey, yoksa rüya mı. bi kızım olsa adını müste ar koyar mıydım, sanmıyorum. seni seviyorum'un fotokopisini çekip çoğaltmış bir insan da olmadım hiç, kolay kolay söylemem, söylüyorsam bil ki vardır içimde kıpır şeyler. olmaz böyle şeyler, yoksa rüya mılar.

yazdıklarımı anlamayanlara iki bira eşliğinde her şeyi anlatabilirim. üçüncü biradan sonra olacaklardan mesul değilim, sevmem ayyuka çıkar.

hayatıma indi bindi yapanlardan para almaya kalksam yeni parayla milyoner olurdum. ne cümle kurdum di mi, daha da kurarım istersen.

sekiz kişi bir murat 124'e binmediğin için de bilmiyorsundur belki.

açık unuttu annem beni. öylece gitti.

devletin hastaneleri filan var. oraya gidiyorsun komalara girip: beni iyileştirin diyorsun, ya da birileri senin adına sana sormadan diyolar, senin adına seni iyileştirmelerini istiyolar. devletin üniversiteleri falan var. oraya gidiyorsun, cüzi bir haraç yatırıyorsun, sonra kantinde yıllarca sigara içiyorsun, sabahların beşlerinde sabah ezanını müteakip astığın afişlerin esamesi okunmuyor, sonra ve şimdi. devletin radyoları felan var, asli kanal hariç diğerlerini keyifle dinliyorsun. devletin mayoları filan var. devletin memeleri görünüyor. devlet çok seksi.

cumalar pek camayakın. atlamaktan atlamağa fark var.

merhaba ben şiirler bitince ortalığı toplayan adam.

bu akşam da iyi cümle yaptı hani. uyumayın ulaağn.

madonna olacakmış, onu seversem neden olmasın.

bir süredir kenara çektiğimi ve o çektiğim kenarda fazladır demlendiğimi inkâr edecek değilim.

en sevdiğim kitap gabriel garcia marquez ve william faulkner'in birlikte yazdığı yüzyıllık öfke'sidir.



bitti mi, bence bitmedi. günüm bitmedi. beni okumaya yeni başlayanlar için tekrar hatırlatayım ki, sivrisineklerin duvara bakıyor gibi durmalarında ve bunu siz dokunmazsanız yıllarca yapabilecekmiş gibi durmalarında muhakkak bir hikmet var.

şair bizi notere götür.

10.01.2012

bu şarkı da tüm masa lambalarına gelsin,

tüm masa lambalı oda fotoğrafları için thealph@yahoo.com
şimdi duyuyor musun?


didaktiğim hâlâ didaktik. ses tonum daha didaktik. ara ara böyle şeyler yapar, kendimden uzaklaşır, kendimi bir dağ köyüne öğretmenlik yapmaya gönderir, ve gün içinde bu ses tonu duyulmasın diye daha az konuşmamı sağlarım. bilakis, berhüdarım.
ben muhtelif sözlüklerde "trt2 gibi kadın" "trt2 gibi adam" başlıklarına çeşitli uzun mesailer harcamış bir adamdım. çünkü hiç sıkılmadan iç sıkıcı yerli trt2 filmlerini izlerdim, hem de beğenerek izlerdim, üstelik bunu birilerine anlatmak için değil keyif aldığımdan izlerdim, anlatsam da bilen olmazdı zaten. bugün de size aramızda pek çoğunun bilmediği bir filmin, her şeye rağmen adlı 1988 yapımı filmin şu anda aklıma gelen bir karakterinden söz etmek istedim. internette filmle ilgili video tipli oynak görsel bulamadım maalesef, ama o filmde bi protestan kilisesinin cenaze arabasının şoförlüğünü yapan hasan adlı bir adam vardı. yalnız yaşardı. her akşam eve gittiğinde nerden baksan iki duble rakısı vardı, rakı içerken de maket yapardı.

9.01.2012

dünya üzerinde yirmisinin üstünde olup hiç saçını boyamamış çok güzel kadınlar var, yaşıyorlar.
dünya üzerinde yirmisinin üstünde olup hiç kot pantolon giymemiş çok güzel kadınlar var, yaşıyorlar.
kahve yaparken bilhassa kuru kısmından bir kaşık kenarı kadarını ocağa döküyorum ki, yanarken o zilli çıngıraklı kahve çeken kurukahvecilerden yükselen has kokuyu duyup oralara gidip geleyim hissi yaratılsın odamda.
acıdan mı kaçıyorsun, bende hazır çekilmişi var.
bir derdim var

değerli basın mensupları ve kader mahkumları;

bu fotoğraflarını görmüş olduğunuz siyam asıllı üç kardeş ve anneleri evsiz kalmışlar, bana sığındılar. kendi evim bana dar geldiğinden -üç kedim var ama bir yastığım bile yok anlıyor musunuz- sizlerle paylaşmak istedim. berduş ve müptezel babaları onları terk etmiş, onun fotoğrafını da görüldüğü yerde vurula diye ibret-i alem olasıca koydum. iki adet dişi, bir adet er kişi niyetine yavru ve anneleri meşhur hera ana, sığınacak kapı arıyorlar, ayrı ayrı veya çekirdek ailecek. haftasonları gelip görmek ve onları parka çıkarmak kaydıyla taliplerine cüzi koşullarda ilelebet emanet olacaklardır.

ciddi düşünenler benimle irtibata geçsin, aramaktan imtina etmesin.
 
hera ana

müptela baba

erkek güzeli

lady gaga's

6.01.2012

bu güneşin altını ben söndürmedim. okul şirket vb kurumların flamaları fırtınalar koparcasına uçarken ben avcının uçarıyı iyi vuranı, hayır o kızları ben vurmadım. bu sigaraları ben böyle yarım söndürmedim. yapmurların altını ben yapmadım. şimşeklerin ateşini hayır ben çakmadım. yağmur böylesine meyhanelere yağarken, ben sokak lambalarından duran çiseltileri seyretmedim. böbrekleri dökülürken bira içen adamların, ben içimdeki taşları düşürmedim. içimdeki pezevenk ahengi paragraflara döşemedim. bademlere payam diyen de üstelik ben değildim. pencerenin perdesi uçmaktan bir yere takıalcak da takıldığı şeyi kırıp dökecek diye pek kaygılanılmadı burada. babam bana mail attığında, yanında çalışan haşarı çaycının o maili bana gönderdiğini bilecek kapasiteye sahiptim çünkü babam f klavyeli daktilo neslinden geliyordu. ben o ışılı, ben o ışıkı, ben o ışını, ben o yanan hiçbir şeyi söndürmedim, enerjisi tükensindi de dünyanın, ama yeter ki yansındı.

4.01.2012

daha akşamın bu saatlerinde içi hiç ezilmeden komplekse vs girmeden herhangi bir kaygı gütmeden, çok sarhoşum deyip yanaşabileceği bir
fabrika ayarlarına dönüş

günaydın. merhaba, ben deniz kestanesi, istersen dikenli olarak düşünebilirsin, istersen dikenlerimi kurutup onları döktükten sonra içimde kokan o kötüyü bertaraf edip o güzelliği de seyredebilirsin. merhaba ben atımı bağladım nar ağacına. seni bekliyorum köşeyi dönünce çeşmenin orda, kimseler görmeden, bu bekleyişte sigara içerek vakit harcıyor olabilirim. merhaba ben şeker oğlan, hemen çağrışımlarına kulak vermemelisin bence, ya da çağrışımlarını benim istediğim cihette tayin edebilirsin, bilmem, sen bilirsin. merhaba ben bu sabahların bi körü olmalı, merhaba ben sabahların körü sosuyla uyanıyorum bazen, sonra farkına varıyorumrum. merhaba, daha dün annemizin kollarında uçarken. merhaba, kendini düzensiz fiillerle çekmek gibisi yok, tavsiye ederim. merhaba, beni arar mısın, beni arasana, ara beni lütfen. merhaba ben o kız ben o kız ben o kız. sen o kız? merhaba ben karambol. ben holding gibi adamdım. ben matador gibi adamdım. ben diplomat gibi adamdım. merhaba ben malkoçoğlu, sabah-ı şerifleriniz hayrola. merhaba, müzik bana demin namaz kıldı, tövbe haşa. merhaba, demin içimde bi vintage butik keşfettim, sana ordan neler neler aldım bi görsen, sabırsızlanıyorum. merhaba ben son otuz yılın en görkemsiz şaşaasız hareketlerinden biri, yine de oynadığım klipleri izlerseniz kendinizden bir şeyler bulmanız kuvvetle muhtemel. merhaba ben otuz yaşındayım, komiğim ve tedirginim, nerdesin ey dinleyiciğim. merhaba, bu servis ordan geçmez, oraya uğramaz. merhaba, gönlüme tadilat şart, hazır eliniz değmişken şuramdaki çatal höyüğü de elden geçirmeye gönül düşürürseniz ne ala. merhaba, ben solmaz k. isimli öğrencinizin velisiyim. merhaba, sen o kız?

merhaba ey güzel çiçek.

2.01.2012

bu şarkıyı daha önce de birkaç kez iliştirdim buraya, ama bilmeyen dostlarım varsa eksik olunmasın yine de. kısık sesle lütfen.



bu daha iyi diye bir şey yok, önemli olan anmanın böyle güzel yapılması.

hani cezveyi yıkayıp ters kapadıktan sonra sağa sola hareket eder bir süre ya, o esnada sağında ve solunda dayandığı yere gidiş gelişlerinde bir ses çıkarır ya, o sese bayılıyorum.

bugün dün içmeden işe gittim. her akşam sadece iki kadeh içmeyi öğrenebilirsem baba olmayı hak ediyorum demektir. her akşam sadece iki kadeh içmeyi öğrenebilirsem babam gibi kokmam muhtemel, olsun, sıkıntı yok.

1.01.2012

taksiye binersin gecenin üçünde yılın ilk günü. on km. gidersin, dağın başındayken taksi arıza yapar, yürümez.