metafarfara - metalar fora
ben geldiğimde dünyanın çivisi henüz çıkmamıştı, şahit olduğumdan böyle emin konuşuyorum. sahip olunan bir şeyi düşürmek, elinden kaçırmak, kaybettiğini sanmak ya da sonuç olarak -o anlık dahi olsa- kaybetmek sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur, vakai adiyeden bile sayılabilir. ben misal, gömleğimin düğmesi düştüğünde gittiği yeri ilk birkaç bakışta bulamazsam, yerine bir düğme daha koparır ve onun düşüşünü izleyerek diğerinin de gittiği yeri bulmaya çalışırım, bu totemin çoğunlukla işe yaramayacağı düşünülür değil mi, gerçekten de çoğunlukla işe yaramaz, ama yararsa o zaman daha çok mutlu eder; bir düğmeyle iki düğme elde etmiş olursun, onu da bulamazsan zaten üzerine soğuk su içtiğin diğer düğmenin gittiğine aldırma seansın bittiğinden bir giden son düğme için ağlarsın sadece. kaybolan düğmeler hakkındaki asıl düşüncelerimi birazdan aşağıda yayımlayacağım oldukça eski ve kötü bir şiirimle aktaracağım, ama bu ayrı bir mesele. demin yukarıda örneklediğim kaybolan nesne konusunda düğme yerine başka bir şey daha konulabilir rahatlıkla, ve aynı totem uygulanabilir.
sözgelimi, dünyanın çivisi mi çıktı, benim yaptığım gibi diğer çivilerini de çıkarın -ki düşündüğünüz gibi yalnız değildir dünyanın çivisi, zamanında epey bir çivi batırmışlardır o güzelim yuvarlağına- ve tek tek düşerek saklandıkları yerleri araştırın. bulamadınız mı, bir daha çıkarın. dünyanın kapağını kaldırıp bakın, ne yazıyor, tekrar deneyin. böylelikle o şanslı kesimdenseniz, hani bol kesim değil de öbürü, o halde kaybolan çivileri bulup yerlerine takabilirsiniz, ya da giden diğer çivilerle birlikte dünyanız söner.
metalar fora.
ve günün bonusu:
Vözgeçmiş
yöresel arabesk bir radyo istasyonuyum
lokantalarda tamirhanelerde insani her yerde
kral fm’e kafa tutan
daha reklamsız, mat
daha içli
içli dışlı
daha benim
ben de gülmek isterim
***
misafirlere hiçbir zaman “hoş geldiniz!” dememezlik etmedim
***
memleketimi sordu mülakatçı yüzbaşı
“milas,” dedim
“ne?” dedi
“milas,” dedim
“‘siirtspor sakaryaspor’u iki sıfır yendi.’ de!” dedi
dilimde fazladan duran s’yi jiletledi
“senin su laleni sulayayım!” diyemedim
***
kendimi kolayladım sanırım biraz
hani zor bi heriftim ya ben
onu diyorum
kolaydıysam başına gelseydim ya senin
sürekli bunu diliyorum
her sabah bir tutam bergamot
çayıma onu dilimliyorum
bizimki büyüyünce çok güzel bir çaylaşım olacak
rüyalarımda düştüğüm uçurumları ağaçlandırdım ilkgençliğimde
nadasa bıraktım bazen
kendimi de ıskartaya ayırdım onsekizimde
hasarlılar uğrar arasıra
hey delikanlı defter!
boşları toplasana
***
bugün hava çok sıcak (sabahtan gördüm seni)
soyundu baldır bacak (çok beyaz geldin bana)
milas sana koyacak (konakta mı büyüdün)
oy oy marmaris (oy oy emine’m)
milas sana koyacak (güneş çalmamış sana) (x2)
buna benzer terbiyesizliklerim oldu elbet şiir tarihimde
ama babamın yanında ne bacak üstüne bacak
ne de sigara içtim
her bir şeyi bir bir biriktirdim
yüksek sesle okunmaya elverişli bir hayatım yok
sokaklarda savunmaya duran bir yüzle baraj kuruyorum tek başıma
ellerim apış aramı kapatmış
ağız da yüzün apış arasıdır
-ağzın yüzünün mahrem noktasıdır-
bekâretimi koruyorum
şiirimi bi indirirsem halka
korkarsınız biliyorum
***
dede dediğin şarapçı olacak hacı
torun dediğin onsekizinde bir kadın haritasında meme icabındağ
yirmibeşinde şişe içre bir alkol her an pansumana ve performansa hazır
otuzbirinde ilelebet memur
otuzbeşinde tüm bunlardan şair
ben demedim atalarım şifahen dedi
şunu da ekledi
erkek; halk dilinde sigara ve göbek
kadın; halk dilinde bilezik ve börek
***
genç bir ismi yoktu babamın
bilirsin her isim iyi durmaz babalarda
durdum divana
uydum hazır olan imama
ekmek almaya çıkıp yıllarca dönmemek istiyordum
bütün güzel kadınları tanımak ve tanıdıkça onlardan soğumak istiyordum
hayattan bana bu makamımda biraz hürmet etsin istiyordum
olmadı sustum
hayır karambol evde yok
ben oğluyum
***
the man who bought the world
her satıcının bir alıcısı bulunur
bunu yazdığım için mutluyum
***
bu gemi ne zamandır burada
bu şişenin içinde
***
öfke kontrol bir ki
kontrol bir ki
kadehi şişeyi kırarım bugün bil ki
ameliyatımdan kalan –hani seni bana diken-
[deveye mi insana mı yaranırdı?] dikişlerden birini daha söktüm son doğumgünümde
kaybolan düğmeler asla bulunmaz bilirsin
gittiği yerde deliksiz bir uyku çekiyordur şimdi
***
zora sokarım insanlarını hayatın
hayatını insanların
zora sokarım
zoka satarım
ustam yoktu ben satarım
ani kalkışlar yaparım
başım döner
***
benim hiç ciddi işim olmadı biliyor musun?
oysa her evin bir bacası
herkesin bir arka cep tarağı vardı
benim de yüzümün bacasında tüten bir oyun arkadaşım
oralet diye de bir şey vardı
bedduadan hiç hoşlanmazdım
feleğin sözlerini çok severdim
şiir yazmadan önce mutlaka kollarımı çemrerdim
ateşim otuzyedi buçuktan şaşmazdı
böyle hem kendi hem dünya etrafında dönen kafadan basık bir çemberdim
çomak sokmanın ne anlamı vardı bre cavurun gızı
sen bir sincap ben kovuk
beni anımsa
(beni unut)
1.03.2012
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder