Haziran 21, 2008
dünyada çok güzel şarkılar var damat. o yüzden uzun zamandır
herhangi bir şey yazmamak için gayret ediyorum. çünkü bol bol boş zamanlarımda
şarkı dinliyorum, her şeyi yaklaşık olarak ifade etmeye yetiyor. en azından
benden daha ifade ettiği kesin, hem de bu öyle bir şey ki damat, ben anlatsam
kendime, ya da başka birisine, bu derece açılayıcı olmuyor, gel gör ki beş
dakikalık bir mevzu, beş dakikalık bir kesiş, beş dakikalık bir şalter, her şeyi
kökünden koparıp atmaya yetiyor, sence de ne kadar ilginç değil mi, yani bazen
inan ne olacağımı şaşıyorum çünkü dünya üzerinde neyin en etkili şey olduğuna
emin olamıyor karar veremiyorum: misal, bir resim mi marc chagall'dan, bir film
mi godard'dan, bir yazı mı sustayevski'den, bir şiir mi akif kurtuluş'tan, bir
şarkı mı dedem efendi’den, bir bira mı efes pilsen'den, inan emin değilim.
gerçi bu gibi oylamalarda çoğunlukla 'bir şarkı' bölümü daha çok oy topluyor
benden, ben de diğerlerini diskalifiye ediyorum. kalitesiz ilan ediyorum.
çekiyorum yudum. susuyorum. çoğunlukla. ellerim birbirine dolaşıyor melik. yüz
türk büyüğünden biri olmadığıma artık ilkokuldaki kadar hayıflanmıyorum,
farketmiyor melikşah mıyım tuğrul bey miyim veya hiç miyim. hiç biri miyim,
böyle akşamlarda, yani türkiye'nin avrupa futbol şampiyonasında bir üst tura
çıktığı akşamlardan bahsetmiyorum, böyle akşamlarda, benim içim herhangi olan
akşanlarda, elim hiç klavyeye veya kaleme filan gitmiyor, hatta sana öyle
diyeyim ki herhangi bir yere gitmiyor, oysa ben gitsin isterdim ki mustafa'nın
yanına veya başka birinin filan ama değil ahmet değil osman değil hasan değil
gazi değil aliihsan değilsin sen de. bu dünya üzerinde yeni kurallar
geliştirmek istiyorum sayın sakin, mesela kimse benimle sarhoşken ve dili burum
burum burulurken konuşmamalı, ben bunu ya saklamalıyım, ya da bilemiyorum ama
bana ayıp oluyor bana acı oluyor bana merak oluyor bana dert oluyor. şiir filan
da pek ben derdinde değilim sanırım, tabii ki isterim ben de konuşurken dilim
sürçmesin, sürtmesin duvarlara, geri genelde burnu sürter insanın, bugün
aytaçla da konuştuk, insanın burnu çok fena sürtebilir. ben icabında çok içmiş
olabilirim, hiç içmemiş de olabilirim, genel olarak amacım insanları içtiğim
zaman yazdığım şeylerle içmediğim zaman yazdığım şeyler arasındaki farksızlığa
ikna etmektir. ki çoğunluk içince yazdığımı hatta sanal alemdeysem içince
konuştuğumu filan zanneder, halbuki değildir, bana göre edebiyat da salatanat
da hitabet de muhabbet de sağlam kafayla yapılır, vücut da sağlam olursa iyi
olur tabii, ne de olsa güzellik düşkünü bir münafık bir kafir de bizim adımız.
o değil de bu yazıyı benim uzattıkça uzatasım olduğu için ben bu kadar çeşitli
konular kullanıyorum sevgili manzara. sen yoksun, yatsın, uyusun, falan sın
filan sın, yorgansın yastıksın, ama ben değil. ve ben. gün sayıyordum yıllardır
bu şarkıya nefesliler girsin diye. az kaldı. az.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder