ama arkadaşlar iyidir



18.08.2012

karasaban

dedem yok idi. anannem ineklere sövüyordu. handan kelimesini bir küfür olarak fırlatıyordu ağzından, bense ineğin adının handan oluşunu garipsiyordum. daha önce adı esma olan bir kedi duymuştum. adı ortega olan bir kedi de. bunları iyi seçilmiş isimler olarak kazıdım hafızama. sen kedi olsan adını ne kordum. gözlerini ne diye kaydettirmiş baban nüfusa acaba. dudaklarının adı ince giyerim ince ince yakışır gence miymiş. siyah perçemlerin, gonca yüzlerin, garip bülbül gibi zar eğler beni. bu sırada bir fırtına mı koptu, bir gök mü boşaldı, bir bebelere balon mu, bir fayton mu, bir kaset mi sardı, bir çöp poşetinin altı mı delindi, bir çingene kızı bir yörük genciyle mi kaçtı, bir balık mı zıpladı, bir zıpkın mı teğet geçti nasını skim, bir tanrılar ve arabaları mı, bir bostanlı vapuruna mı bindik, bir tren raydan mı çıktı, bir yumurta mı düştü yere, bir yürüyen bant mı tökezledi, bir parmak mı kaptırıldı prese, bir açma halkası, bir çakmak, bir makas, bir tutam saç, bir mektup, bir ankara bir istanbul bir izmir bir balıkesir bir yalova bir hereke kampusu bir birdirbir, bir sıfır bir sıfır bir, bir evlenme mi teklif edildi o da ne, bir kürdan, bir cep saati, bir zehra deovic Imal jada ko kad akšam pada, bir besame mucho, ne yani ben hiç üzerine atlanıp öpülünmeyecek miyim bir, bir sesame mucho, bir istiklal caddesi'nde kayıp mı oldu, bir sinema mı yandı, bir ruhi bey limonluktaki yangın'a mı katıldı, bir kocaman şiirler, bir kitabın cildi mi ayrıldı sayfalar dökül dökül üzerime boşaldı harfler zıvanadan çıkıp yürümeye koşmaya depar atmaya başladılar üzerime yüzüme doğru, sakallarımı kırpıp harf yaptım, onlarla öptüm seni sen uyurken, yüzümdeki yaşayan son hücrelerden görünmez bir el yaptım onlarla soydum seni sen uyurken, bu bir.

süleyman amca'nın evinin önündeki evin şişelerinden mürekkep yığına elimdeki kara sapanla nişan aldım bolca. o sırada süleyman amca karasabanla çift sürüyordu kafası bi güzel bi güzel ki sormayın. yorulunca soluğu avludaki limon ağacının altında duran masanın üstündeki evin şişesinde alacaktı. günleri böyle böyle geçiyordu. genç teğmen giovanni drogo gibi. sonra bir gün, ne mi oldu, doktor ona sigarayı ve şarabı yasakladı. çift sürmeyi de kendiliğinden bıraktı. bir emel sayın söylesin, bir şarjımız bitsin, bir yeni sekme açılım, seksek ya biraz, bir hoparlör açalım hayatın orta yerinde, bir domates karpuz salatalık satalım, bir şapkamız uçsun sen vapurda ben traktörün arkasında, bir dayımı beşiktaş maçına götürebileyim ölmeden önce, bir enişteme dalgıç elbisesi alabileyim ölmeden önce, bir ilk maaş tadı alayım seni her öptüğümde, bir big babol büyüsün aramızda, bir gözlerini gözlerimden ayırma hiç, bir acemaşiran, bir koşarak koşarak gel.

iyi top oynardım. çok da iyi değil. ama iyi. her insan gibi her insan kadar iyi. ne var ki göründüğüm kadar iyi değil. bir balıksak eğer deniz suyunun tuz oranını hesaplayarak birbirimize tuz mu serperdik, o değil de teninin tuz oranı arttıkça benim içimdeki erotik bakliyat şirketi hisselerini halka arz edesi gelirdi. bir fırtına tuttu bizi. bir ayağım takıldı da tökezledim mi, bir düştüm mü fena mı düştüm mü, bir ud sesi mi vınladı kulaklarımda, bir tremolo bir vibrato bir bir şeyler, bir senin bir şeyi sevmen kadınlarla erkeklerle gereksiz yere fazlasıyla ilgili, bir senin bir şeyi sevmen bir erkeğin dağları türküleri sevmesiyle gereksiz yere fazla ilgili. bir yeşerdi ekranlar. bir tüpleri bitti televizyonların. bir kestane attı kendini yüz metreden yere. bir oklu kirpi fırlattı okunu tam kalbime. bir makas yanlışlıkla kendine kıydı. bir silgi silmeye yetti her şeyi ama her şeyi.

biri bir şey mi dedi.