ama arkadaşlar iyidir



31.08.2019

"hayatın hep bir çarşı yerine aktığı bu yerde
bu adamlar zamanın tersi olan
korkunç kamyonların sırtında bu adamlar
ve muhteşem yalnızlıklarını alıp ve haklılıklarını
yanlarına"

Geçen haftasonu yine böyle bir cumartesi sanki. İbo, ben ve adını yeni ögrendiğim, o akşam tam da o esnada tanıştığım, çocukluk arkadaşım İbo'nun av arkadaşı, bizden birkaç yaş büyük bir abi, memnun olmuştuk. İzmir'de azmak kokusunu, çamur kokusunu ne kadar da özlediğimden bahsederken, kadehlerimizi tokuşturup memnun oluyorduk. Kalpli bir adama benziyordu, ben de öyleydim, İbo zaten öyleydi ama geçen sene kalbinden bıçakladılar onu bir mesele yüzünden, neyse ki ölmedi. Sonra muhabbet, ben de bu köydenim, sen kimlerdensin'e geldi. Ben ona, o bana sorduk. Ve sorularımızın cevapları bizi vicdansız bir çıkmaza götürdü. Dedemin katilinin yeğeniydi o adam. İbo da bunu bilmiyordu tabii ki. Bunu birlikte öğrenince bütün azmak ve çamur kokusu hayallerimiz suya düştü. Ellerim ayaklarıma dolandı, o mahcup oldu utandı. Ben saçma bir intikam hissine atandım, yıllar vardı atanmıştım da kurtulamamama bir çentik daha. Hey garson bize bir sarı daha.

Bugün şimdi burada, yosun kokusunun içinde, o kokuya duyduğumuz özlemi yad ederken gelen hezimetten bağımsız, kendi kutsal kokularımı kutluyorum. Barda doğdum yadsımıyorum ama demek ki ilk gençliğimi azmak ve çamur kokularıyla geçirdikten sonra orta yaşlılığımı yosun ve deniz kokusuyla yaşlamışım meğer.

Bu Yalnızlık Benim. Ergenliğimden bu yana yalnızlıktan pek bahs açmamışımdır, hatta yüzyılıma şahit olan burada da aransa (silinen 2004-2009 arası dâhil) nadir bulunur ya da benden ötedir ama bugün büyüdüm sanırım. Sami Baydar'ın Ömer Aygün'e yazdığı mektupları okudum ve yalnızlık kelimesine olan mesafemi sonlandırmağa ve onunla barışmağa karar verdim. Bugün benimle yaşıt ama onüç onbeş yaşlarında çocukları olan kadınlar bana hep baktılar, bunu çok sorguladım, yine birine benzetip de mi baktılar yoksa kızarık yüzüme çok yakışan gözlerimin ferine mi baktılar, bilmiyorum. Çocukluğumuzda çizgi filmlerde gözlerinde yazılar olurdu karakterlerin, öyle bir şey mi. Benimkilerde ne yazdığını biliyorum artık, bunu hâlâ itirafa mecalim yok ama mecal ecele mani değil ve şifreli bir şaşaa ifşa ediyorum şimdi kendimden.

O Yalnızlık Benim.

ilk tanındığımda sene 2006 idi sanırım. çok yalnız bir adamsın demişti Bayan Ç, acıyarak değil, merhametinden sual olunmaz elbet ama o da değil, durum tespiti. benim sonralarda,
Napıyosun?
Duruyorum.
şeklinde ton verdiğim hayatımda demin buralardan ıssız bir kara köpek geçti.
şimdi de duralım düşünelim. beni burada mutlu kılan ne? yosun kokusu mu; denizin, içinde hatırı sayılır bir süre tuttuğu her nesneye atadığı o kendine has kokusu mu, evet tam da bu. bunu tarif edebildik mi iç anadolulu yarimize, o zaman tamamdır.

şimdilerde diye başlayan bir şiir yazmak istiyorum ama beni bırakın beni bırakın beni bırakın bu köhnelerde. bu salsızlık benim diye yazmıştım yıllar önce yine burda b u yerde, belli ki bir şey demek istiyordum. ben karanlıktan ıssızlıktan korkmam, normalde korkak bir insanımdır ama beni dağın ovanın orta yerine geceleyin bırak, dünya varmış derim, fiddunya haseneten (buna ayrıca gelmeli), ne katiller de vardır ki karanlıktan ıssızlıktan börtü böcekten öďü kopar ama adam vurmağa gelince gözünü kırpmaz, veya kadınlar. her neyse, şimdi burada b u yerde. bu ıssızlığın eşiğinde, üzerimde yıldızlı gök* ve yasalar.