ama arkadaşlar iyidir



21.08.2020

merhabalar. nasıl gidiyor arabalar? 

benim bunu espri sayıp sürekli dile getiren bir ingilizce hocam bile oldu biliyor musun. ben de elbette tam kafiyelere inanıyorum, kafiye olsun diye yaptığım şeyler muhakkak oluyor ama bu kadarı da fazla, a yoo, asla. ben yazmayalı blogger'ın kullanıcı ara yüzü bile değişmiş, user friendly olmaktan uzaklaşmış, kendi haline çekilmiş, bir dost bulamadım gün akşam oldu deyi inlemiş. en son yazdığım/aktardığım yazı da ne kadar kötüymüş, onun üstüne laf söylenmiş olsun diye geldim biraz da bu akşam ben buralara. 


-buralara sık geliyor musun?

-arasıra bazı bazı. gelsen bile gönlüm razı. 


benim masamda her zaman bir kurşun kalem, nerden baksan iki kalemtraş, bir adet silgi, olur. olmazsa olmaz. bir vakit bir portekizli ile iş için buluştuğumuz toplantıların ilkindeydik, adam çantasından kalemtraşı ve kurşun kalemi çıkarmaz mı, orada anlamıştım iyi anlaşacağımızı. ondan sonra ver elini porto, ver elini aveiro, ver elini leiria, ver elini karanfil elden ele. viskiyi neden seviyorum biliyor musunuz, hayır çok sevmiyorum ama seviyorum, ahşap koktuğu için, ahşap fıçılarda yıllarca dilendirildiği için üzülüyor olmakla birlikte ona elimde avucumda vereyim ne varsa diye biraz da. merak etme, konuşurken de böyleğim. göçmüş bir leyleğim, sadece boyum kısa. sahi, en son ne zaman kibrit kutusu kokladınız? sizin de sevdiğiniz matchbox'larınız olmuş muydu? benim bir kere oldu şairin giyindim. ve kuklarımız, ve kuklalarımız ve kulaklarımız sayın seyirciler. captain hook. elini hatırlıyor musunuz? bugün hoca'ya cuma günlerinin anla m ve önemi n den ve robinson'dan bahsettim biraz. aslında neden captain hook'tan da bahsetmemişsem*, şimdi aklıma üşüştü. darlar hep düşeşti. 

[yazılarımda imla hatası yoktur, hepsi bile isteye yapılmıştır, yeni okuyuculara not]

yani şair, "darlar hep düşeşti." derken klostrofobisinden bahsediyor aslında. ki kişi, "darlar hep düşesti." de diyebilirdi. böyle deseydi ne anlama gelecekti, kadınların erkekleri kapana kıstırdığı filan diye yorabilirdiniz. ama yapmadınız değil mi. 

there is a place where lovers go, to cry their troubles away. aslında burada özel bir şey demek istememiştim, sadece şu an dinlediğim şarkıda bu sözler geçiyordu daye yazdım. daye çingene dilinde üstelik demektir. bu akşam da nedense demeklere sardıysam, ben de bilemedim. alıştırma yapmak için sanıyorum. bu arada dream a little dream of me, bunu kim, gizem mi güzel söylerdi, a yoo, diana krall, a yoo, joss stone mu yoksa, neee, norah mı. bence artık sıkılındı. 

şimdi birazdan gündelik hayatıma geri döneceğim, gündelikçi değilim bu arada ama günübirlikçi olduğum söylenebilir sanıyorum. tamam uzattım, uzatmağa bayılıyorum. abi ada'ya geleceğim elbette. balık avlar mıyız birlikte. ben size bir şey söyleyeyim mi ben, masamda hesap makinasının ne işi var, cetvelin, post-it'lerin. elleri kullanalım elleri. konuşurken çalıştıramadığım elleri.

görüşürüz, görüşeceğiz bence. 



*lieutenant dan'den neden bahsetmemişsem. 

adamlar işin anlam ve önemini kavrayıp böyle bir müzik grubu bile kurmuşlar. bayılıyorum bu ecnebilere. görüşelim.