30.08.2014
şu an çok yalnız hissettim kendimi, çünkü "hızlı gidiyorsun evlat" demedi etrafımda herhangi bir ihtiyar. çünkü etrafımda herhangi bir ihtiyar yoktu ihtiyaç hissettiğimde bulabileceğim. "evlat diye bir şey yok, o filmlerde olur!" dedim kendime. kendim söyledim kendim dinledim. sonra aklıma geldi, minik oğluna "evlat" diye hitap ettiği için içimin ısındığı bi adamla tanışmıştım sanırım iki yıl kadar önce. doğrudan sevmiştim adamı, sonra rakıyı da güzel içtiğini görünce daha da sevinmiştim. neyse evlat, annene selam söyle, beni merak etmesin gördüğün gibi.
geçenlerde eve geldiğimde fark ettim ki asılı çerçevelerden biri duvardan düşmüş. tuzla buz olmuş cam. hani bazen bardak kırıldığında olumsuzluğa ya da onun def edildiğine yorarlar ya, bende de duvardan bir şey düştüğünde vardır benzer inanış. ben de tuttum camı çerçeveyi dağıttım ondan sonra. musibet kaybolsun diye. şimdi içim çok rahat, ev de püfür püfür.
merhaba marianne,
ne çok zama noldu. bazı cuma/cumartesi akşamlarını evde ve yalnız geçirmeyi tercih ediyorum. istediğim müziği dinlemek için. izmir'de gittiği yerlerde istediği müziği dinleyemeyebiliyor insan. izmir'de pek müzik dinleme kültürü ve seçiciliği yok. bar kültürü de kalmamak üzere. barlar publar kapanıp kas yığını bodyguardların çevrelediği, karaktersiz isimlere sahip (enişte, öküz, vs.) iğrenç iğrenç gece club'ları açılıyor. içerde kesen kesene, kavga çıkması an meselesi. sevmiyorum marianne. böyle iyi, ne demişti şair, biz burda iyiyiz. bayan ç.'ye de hürmetler bu arada.
yani demem o ki, bu akşamı müzik dinleme akşamı ilan ettim. müziklere çeşitli filmlerden görüntüler filan da dahil elbette. müziğin beni sarhoş etmesini çok seviğorum. müziksiz sarhoş olmak hiç hoşuma gitmiğor. bazen fazla çarpsa da sorun yok. aslında denize gitmek istiyordum bugün lakin maddi şartlar elvermedi. denize gitmek derken denize girmek değil kastım, denizi görmek.
bu postu yayımlamamın sebebi yok aslında. aslında sebebi aşağıdaki elim postun sayfa açıldığındaki ilk görünürlüğünü ortadan kaldırmak. ben şimdi biraz blogu karıştırayım da eskiden ne dinliyormuşum ona bakayım. bunu da sevmedeyim.
görüşmek üzere marianne.
28.08.2014
25.08.2014
günaydın. merhaba. yıllar önce yine bu saatlerde, işe erken gitmek hep adetim olmuştur. kimseler gelmeden ben gidip sigaramı kahvemi içip dünyayı düşüneceğim, yeni bir dünya kurgumun içine sigara külü döküp dumanını endüstriyel dünyanın ciğerlerine üfleyeceğim. yani böyle bir zihniyetim var idi. bu nedenle sabah erkenden kalkar, kahvaltımı yapar ve işbaşı saaatinden 45 dk. önce fabrikada olurdum. ben fabrika insanıyım, üretim insanıyım, primitif bir gelenekten gelmekteyim. patronumu sevmem ama sevmen için tek sebep ver deseler; perakende zincirleri, avmler açmak ya da sadece müteahhitlik yapmak yerine üretimde inat etmesi diyebilirdim. her neyse, yine bu işe erken gittiğim sabahlarda, laboratuarda gece vardiyasından kalan ö adlı bir çocuk vardı, sabah ben gider gitmez bu şarkıyı açardı, bilirdik ki bu yönümüz ortaktı. evli, civciv sarısı, çöp gibi bir kızı severdi. ben kimi severdim hatırlamıyorum, zaten yoktular (cuhh). bu şarkıyla o evine yollanırdı, ben işime. çok severdim. sevdiğim her şeyi çok severdim. bu şarkıyı da, işimi de, o kızı da.
7.08.2014
4.08.2014
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)