ama arkadaşlar iyidir



23.06.2021

4.0 

Merhaba,

Bu bu bu gün dalya dedik. Bu işin böyle olacağını nerden bilebilirdik. 

Gün içinde kendimi sürekli bağırmak isterken yakalıyorum, 'hey hey, çekemedim Akçagız'ın göçünü' diye bağırmak istiyorum. 

Bugün bir devrin sonuna geldik, dolayısıyla bir devrin de başına. 

Bu devriklik başımıza geldi. 

17.06.2021

 Merhaba'ydı tabii

Lisede sevdiğim kız "merhaba" yazmazdı, "meraba" yazardı, bunu hiç unutamam. Üstelik; adı, Türkçe miydi, Türk Dili ve Edebiyatı mıydı, her neyse işte o derste, en iyi kompozisyonları o yazar, o dersten en yüksek notları o alırdı, üstelik babası o ilin Milli Eğitim Müdürlüğü'nden emekliydi, üstelik on parmağında on marifetti. Çünkü bunu bilerek yapardı. Ben de bazen yazdıklarımızın yazdığımız gibi okunması gerektiği tarafında oldum. Bazense yazdıklarımızın konuştuğumuz gibi okunması. Bazen yazdıklarımızın sustuğumuz gibi okunması. Korkarım çok taraf değiştirdim. Tarafgir. Merhaba. Maraba. Berhava. ve çeşitli kelimeler susular. Bazı insanlarsa benim gibi sasılar. 

"Günler günlerimize tane tane damlarken." Günler şakaklarımızdan tane tane damlarken. Yüzümüzden aşağı bir akgın. Sabahları katıldığımız toplantılar. Katlettiğimiz kendimiz. Ki sabahlar daha kaliteli olmamalı mıydı. Geçiniz. Rüyalarımız kendimizle toplantılarımız, rüyalarımız diyorum kendimizle yaptığımız toplantılardır. Şimdi yoklar, Mehveş, meneviş. Mehlika, çeşitli isimler. İnsan 40 yaşına yaklaşırken çeşitli özel isimleri hatırlamakta sakınca görmüyor, daha bir özgür daha bir boşvermişimdünyaya oluyorsunuz. 

- Tamam da, 

- Tamam da ne? 

- Tamam da, 

- Tamam da ne.

Size Mıcır ile Moloz'un hikayelerini anlatmışdım. Daha neler anlattım üstelik. Bazı semt isimleri çok güzel. Bazı isimler bazı saatler bazı terlikler bazı seramikler fincanlar içkiler kahveler kupalar sigaralar. Biz bunları birbirimize anlatamadık. Fırsat olmadı diyelim. Ama elbet bir gün doğacaktır vadettiği günler Hakk'ın. Sizlere ZeZe bitkisini tavsiye ediyorum. Odalarınıza yeşilliğiyle küşayiş verir. Geyikleriniz ona bir başka hasetle bakar. Bakar bakar bakar. 

İnsanın 40 yaşında en çok da zamanı olmuyor, ki yazabilsin. 

14.06.2021

Bir Otel De Sizin Adınız

Sonra sizlere öyle birkaç arkasız söz sıralayayım. 

 Merhaba,

Birbirimizi bolca a yırdık. Birbirlerimize ay rı lıklar boca etdik. Sonra suçu ıslak mendillere mi atdık. Yağ satdık bal satdık, ustamız olmadı biz satdık. Sahi bir mendil niye sanar Ahmet Abi. Bir mendil ne olduğunu sanar. Her şey sandaldandı o kadar. Sandalwood. Woodstock. Woody Woodpecker. dUR bakalım heybeden daha neler çıkacak; hah; Polonyalı mendil. Ötesi yok, bence burada durup dinlenmelisiniz :) Yoksa siz de bir vakit birilerinin dinlenme tesisi miydiniz?

Malum babalarımız annelerimiz hep derler, sayılı gün çabuk geçer. Şunun şurasında ne kaldı. ... Bundan yaklaşık kırk takvim yılı öncesinde Ege'nin bir ilçesinde müstakil tek katlı bir evin tek katında dünyağa geldim. Ebemin kim olduğunu hatırlamıyorum ama ebem varmış. Ebeme hiç küfrettirmedim. Şiddete karşıyım ama bunun için gerekti ve adam vurdum, orta ikiye gidiyordum. Ha beddua edenler olmuştur o da ay rı. Her neyse, ebe diyorduk. Körebe diye beni seçdiler, kırk yıldır döner dururum da bulamam. 

 Merhaba ey güzel çiçek,

Biz sanki o zamanlar dünyağa neden geldiğimizi hiç sorgulamıyor muyduk sahi neydi. Oysa evet hiç öyle yapmıyorduk. Dünyanın toprağıyla teyemmüm biz, yo hayır biz öyle yapmıyorduk. World was on fire. Parmaklarımıza ve özellikle tırnaklarımıza çıraklıklarımızın siyah izleri sirayet ederken sanki o izler ömürlerimizden hiç silinmeyecekmiş gibi hissetmiyor muyduk sahi. Duvarlara yazı yazanlar arasında biz neden yer almıyorduk. Yo, öyle değil muhabbet kuşu. Evet bir muhabbet kuşu da ben olurum sev diye sen. Şimdi, dur, başa dönelim. Günler yeni ağarıyordu, sabah kalkılıp işe gidilmiyordu, dur ben bunu hatırlamalıyım, woke up on a good day. Aklıma sürekli Istanbul üşüşüyor. Bir sandalyeden doğrulup kalkıyorum mutfağa. MUTFAKTA BİRİ Mİ VAR? MUTLAKTA BİRİ Mİ VAR? Herkesin soru işareti kendine. Herkese benden çay. Hermes'e benden çay. Mizantropluk filan, sahi biz bunları yaşadık mı. Duyan da Fransa'da yaşayan bir sevgilimiz oldu sanır. Halbuki biz bu dünyağa düştük düşeli. Çatalları kendimize, bıçakları düşmanlarımıza batırdığımız bir çocukluk. Kendi mayhoş tadımızın farkına vardığımız bir ergenlik. Yo, o ağaçlara ben tırmanmadım, o memeleri ben öptüm o ayrı. Biz oralardan kendimize bir gecekondu beğendik. Aman neyse, tırnaklarımızla kazıyarak ulaştığımız bu yerde uzlaşmamak için elimizden ğeleni yapamadığ, yapamadığ, yapamadık. Blues sevdik. Öğrenmeyi sevdik. Şimdi, kollarımda lekelerin arttığı, motor melekelerimin azalmağa başladığı bu yaşımın arefesinde, "güzel gözlerinin meyhanesinde" [kalp kalp kalp] yüzümde kızarıklıklar. Durun sahi bunu anlatmalıyım, ortaikide okulun rehberlik hocasına gitmişdim, ben konuşurken yüzüm çok kızarıyor diye, bakın insanların talihi eğitilmezdir. Tarihin eğilir bükülür bir şey olmadığına da yıllardır inandım zaten, 16 C, Açık. Geçti sevdalarla ömrün, ihtiyar oldun o gün. 

Yine kaşlarımı çatdığım bir akşam. Geçen gün Hasan'la konuşduk, Mustafa'yla da konuştuk, Selim'le de konuştuk, Nazım'la da konuştuk. Dedik ki konuşabilmek ne bileyim. Tabii çeşitli konuştuklarımız oldu. Konuştuğumuz oldu. Have I told you lately that I loved you. Kiremitler, kuruyemiş kabukları filan. Sahiller, çadırlar. 

Yo ben bu yaşın adamı değilim arkadaş. 

4.06.2021

 I remember you well in the Chelsea Hotel


Merhaba. Güle güle abi. Merhaba.

Bu hafta Badem öldü. Badem son sanıyorum -almost- bir senedir büyük bir teselliydi. 'Porto Teselli'ydi. Dimitra Kopulo'ydu rahmetli. Leonard Cohen bir gözü kör bir köpek olsaydı kesin Badem'e benzerdi, ama değildi. Beşiktaş'ta bir tekel bayii vardı, hemen Kartal Heykeli'nden yukarı doğru tırmanırken sağda, adı Küçük Ev'di, yine burada mutlaka anlatmış olsam gerek - [bazen burada kesin anlatmışımdır diye aradığım şeyleri bulamıyor ve şaşıyorum, hayret, nasıl anlatmamış olabilirim ki diyorum, bazense burada anlattığımı hiç hatırlamadığım bile şeyleri alakasız bir websitesinde bu blogun linkiyle görüvermez miyim, şaşıyorum, 'şaşıyorum hâlâ insanı kanatan hakikatler olmasına', küçük kliklere, linklere, klinkerlere, herbirine her birine.] [İnternet öyle bir alem ki oraya koyduğunuz her şey bir gün elbet karşınıza geri çıkacaktır ki biz buna reenkarnasyon diyeceğiz gelecek nesillerde, buraya koyduğunuz her şeyin bir gün karşınıza çıkması sizi kırk yaşına geldiğinizde utandırabilecek ya da en azından mahcup kılabilecektir, neyse ki kırk yaşında değilsiniz değilseniz.] - beni Dimitra/o Kopulo şaraplarıyla tanıştırmıştı, o zamanlar Kısa Ballıca içiyordum, pakedi 1.000 TL idi. İşte o adam, sonra Eskişehir'deki o adam, bakkalından kasabına, manavından tezgahtarına zihnim insanlarla dolu. Sizleri hiç saymıyorum farkındaysanız. Di gel otur o güzel boyuna ben de ölim. Makinistinden hostesine imamından müezzinine zihnim. Bazen Mustafa'yı düşünüyorum geçtiğimiz günlerde doğumgünü olan. İnsan diyorum, hayatında hiç alkollü içki içmemiş, nasıl olur da katlanır, zihnini nasıl atlatır, aklım almoor, ama demek ki olmuş ve oluyor. Olur a.

Gel bana güle güle de. Hem biz burada kırk yaşına yaklaşıyoruz bayım. Şimdi, buradan hep beraber Çin'e gözyaşı gönderelim mi ne dersiniz.  

3.06.2021

Merhaba idi Bayanlar Rotringler,

Yaş ilerledi. Yaş ilerledi de insan kurudu mu, su çürüdü mü, suydun sen de bırakmadılar mı gidesin? [Bıraksalar*] Bundan yıllar önce yine bir akşam Eskişehir'de evde müzik dinliyorum, o zamanlar 20'li yaşlardayım, Muse filan çok meşhur, Muse bence hakkıyla meşhur, hem adı Muse, ne kadar güzel, ne kadar talisman, yine hatta belki tarihlerden 3 Haziran, 2009. Yo buraya nostalji kuşağına gelmedim. Demem o ki, pek çok şeyi çok geç öğrendim. Yani öğrendiğimi anladığımda akıl alır gibi değil dedim hatta kendime. Kendime o hatta bir minibüs aldım. Yok, bu gün bu itiraflara hazır olmadığımı fark ettim şimdi. Demem o ki, bunu lütfen 'demem o ki' tonlamasıyla okumayın, o bir lafın gelişidir beni bilenler bilir. Düşünsene adam film çekiyor ve karakterlerinden birinin lakabı İskoç, diğerinin Maradona, elbet her şeyin bir hikayesi var. Misal, ben şiirleri sesli okuyup sesimi kaydederken -ki yaparken çok keyif aldığım bir hobidir- 'her' kelimesinin her geçtiği yeri 'er' şeklinde okuyormuşum gayrihtiyari. 'erkese benden çay.' parmaklarım kaşınıyor kaşıntılardan. gözlerim doğuyor dünyanın beni kestiği konturlardan. İlk güneş gözlüğümü aldığımda -ki hâlâ güneş gözlüklerine inanmam- otuz sanırım yedi yaşındaydım. Bana ilk güneş gözlüğüm hediye edildiğinde -ki hâlâ güneş gözlüklerine inanmam- otuz sanırım üç yaşındaydım ama kendim alana kadar hatra binaen dahi olsa takmadım. Güneş ilk gözümü aldığında sanırım altı yaşındaydım. Ha benm gözlerm çok güneşler çalmıştır o ayrı mesele ve bilahare. 

Kırk, kendime yorulabilir bir insan olduğumu itiraf etmeğe yeltendiğim ilk yaş olacak gibi görünüyor. Ki henüz bunu kabullenmiş değilim ama sanki bu yaşımdan sonra ben de diğer insanlar gibi yorulan biri olacağım sanırım. Bence, bundan Gülen Adam gibi Yorulan Adam adlı bir film yapabilirdiniz. Yorulmam yani, yorulmak nedir bilmem ben. 

Yaş dönümü demişken, geçtiğimiz günlerde pek çeşitli Mustafaların doğumgünüydü Mayıs'ın 22'sinde. Kuğu gibiydi Mustafa di mi, 22'yi kuğuya benzetmiştik yine yıllar önce burada sizinle birlikte. Kırk yaşamamdan itibaren sevdiğim sevmediğim herkesin doğumgününü kutlamağa karar verdim, nasılsa illa ki birilerinin o gün doğumgünü olduğundan haberdar oluyorsunuz, kutla gitsin, tüm insanlık kendini iyi hissetsin, ben kutladım diye değil, onun günü kutlandı diye. Benim kadar kendini insanlar kendini iyi hissetsin diye adayan azdır. Yakınlarıma zulmüm ayrı. 

Bu kırık kırk yaş arefesinde kendimi hayatımın hiçbir döneminde bu kadar çirkin hissetmemişdim. Ki ben güzel bir çocukluk ve gençlik geçirdim.


* Buna daha önceki yazılarımda değişmişdim.

1.06.2021

Herkesin bir Istanbul'u vardır ben bilmez miyim. Herkesin bir Istanbul'u bir de Istanbul'suzluğu. 

Dün Beşiktaş, bugün Bornova, reva bana. Şayet iyi bir Türk musîkişinası olsaydım insanları makamlara benzetecekliğimden hiç şüphem yok lakin o kadar Beşiktaş Musîki Derneği, bir o kadar Çırağan Musîki Derneği üyeliği yapmış olmama rağmen basit hanendelikten öteye geçemedim, nazarî bilgim de kısıtlı kaldı, yoksa elbette hepiniz birer makamdınız hiç şüphe yok. Yine makamsınız makamsanız ama sadece isim benzerliği, Suzidilara, Evc, Suzinak, Şevkefsa, Nihavend, Sultaniyegah, Hicaz, Ve Saire.

Evet Taksim'e bir cami yapılmış, Levent'e bir cami yapılmış ve bu bana dokunuyor üzgünüm.
Derdim cami, havra, kilise, mescid, hamam, her ne ise yapılması değil, şehirlerimizi bozmayalım derdim. 
Derleer derler. 

Çok Üzgünüm başlıklı bir şiir kitabı vardı hiç sevmediğim bir adamın. Ama şöyle bi durup düşündüğünde şiir kitabı adı olarak müthiş bir seçim olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. İnsanların ve timsahların haklarını teslim ederim. Bugün gördük değil mi, Ioanna Kuçuradi bir programda, hak-çıkar-menfaat kavramları üzerine konuşuyordu. Köylüleri neden sevmemeliyiz biliyor musunuz, çünkü menfaat ve çıkar kavramlarını ötekileştirememişlerdir, itememişlerdir. 

Ben şimdi burada bu uçakta Istanbul'dan İzmir'e seyrederken haftasonu Ah Gözel Istanbul belgeselini seyrettik. Belgesel üzerine tartışırız elbet ama Istanbul bilgim sevgim üzerine tartışmayalım fakat değerli Istanbul! severek ayrılalım.