ama arkadaşlar iyidir



4.06.2021

 I remember you well in the Chelsea Hotel


Merhaba. Güle güle abi. Merhaba.

Bu hafta Badem öldü. Badem son sanıyorum -almost- bir senedir büyük bir teselliydi. 'Porto Teselli'ydi. Dimitra Kopulo'ydu rahmetli. Leonard Cohen bir gözü kör bir köpek olsaydı kesin Badem'e benzerdi, ama değildi. Beşiktaş'ta bir tekel bayii vardı, hemen Kartal Heykeli'nden yukarı doğru tırmanırken sağda, adı Küçük Ev'di, yine burada mutlaka anlatmış olsam gerek - [bazen burada kesin anlatmışımdır diye aradığım şeyleri bulamıyor ve şaşıyorum, hayret, nasıl anlatmamış olabilirim ki diyorum, bazense burada anlattığımı hiç hatırlamadığım bile şeyleri alakasız bir websitesinde bu blogun linkiyle görüvermez miyim, şaşıyorum, 'şaşıyorum hâlâ insanı kanatan hakikatler olmasına', küçük kliklere, linklere, klinkerlere, herbirine her birine.] [İnternet öyle bir alem ki oraya koyduğunuz her şey bir gün elbet karşınıza geri çıkacaktır ki biz buna reenkarnasyon diyeceğiz gelecek nesillerde, buraya koyduğunuz her şeyin bir gün karşınıza çıkması sizi kırk yaşına geldiğinizde utandırabilecek ya da en azından mahcup kılabilecektir, neyse ki kırk yaşında değilsiniz değilseniz.] - beni Dimitra/o Kopulo şaraplarıyla tanıştırmıştı, o zamanlar Kısa Ballıca içiyordum, pakedi 1.000 TL idi. İşte o adam, sonra Eskişehir'deki o adam, bakkalından kasabına, manavından tezgahtarına zihnim insanlarla dolu. Sizleri hiç saymıyorum farkındaysanız. Di gel otur o güzel boyuna ben de ölim. Makinistinden hostesine imamından müezzinine zihnim. Bazen Mustafa'yı düşünüyorum geçtiğimiz günlerde doğumgünü olan. İnsan diyorum, hayatında hiç alkollü içki içmemiş, nasıl olur da katlanır, zihnini nasıl atlatır, aklım almoor, ama demek ki olmuş ve oluyor. Olur a.

Gel bana güle güle de. Hem biz burada kırk yaşına yaklaşıyoruz bayım. Şimdi, buradan hep beraber Çin'e gözyaşı gönderelim mi ne dersiniz.  

Hiç yorum yok: