ama arkadaşlar iyidir



28.10.2016

evet merhaba, ben yarın sensiz cumhuriyeti kuracağım bundan yıllar önce. bunlar hep bir kadının yokluğundan, yoksa insan bir cumhuriyeti neden tesis etsin ki. bir sevmek bin defa ölmek demekse üstelik. balkona filan çıktım. saatin henüz çok erken olması ne güzel, dilediğince müzik, gönlünde dilediğince tadilat. sağ kolumun üzerindeki bene baktım bi, bi de sol kolumun üzerindekine, sonra tekrar sağ, parmaklarıma geçtim dolayısıyla tehlikesiz. nazım'ı aradım. nazım, dedim. burda kimse nilüfer çalmıyor, dedim. o da, ben onu yıllarca boşuna dinlemişim, ümit besen vamrış meğerse, demesin mi. senin allah, dedim, beddua etmeği sevsem beddua manası teşkil edecek bir cümle tesis ederdim lakin ahvari cümleleri sevmem, o manada teşekkül ettirmesem de sevmem, bu yüzden etmedim. lakin içimden saydırdım. stepan, lusin, vartuhi ve armenak gelmedi değil aklıma. bir cin, bir cin daha.

dün şeftalili bir soda imişim allah ıslah etsin. şeftalili aromalı soda mı olur. allah olsaydı bizi çarpardı böyle bir durumda, ya da zor sabrediyordur eminim, yani her şeyin bir yolu yordamı var. gazlı içeceksen de onu bileceksin, oluru neyse o olacaksın, prensipli bir prensim. çok prensim. çokoprensim. nazım'ı aradım. elif'i aradım. osman'ı arayasım gelmedi. bazen onu bunu arayası gelmez insanın. ebru'yu arayasım gelse diye merak ettim, telefonu bizim evde duruyordu en son: son. sibel sezal diye biri yaşadı, eşlik etti şarkılara. saat henüz çok erkendi oysa. devlet bu gibi saatleri bu kadar erken etmemeli bence, özellikle yirmisekiz yirmidokuz ekimlerle. sanki ben radyoda çıkıyorum da sen de bornozunla evde o esnada şaşa şaşa beni dinliyorsun gibi bir şey. hiç öyle mi şey olur. bornoz ne mk.

eniştem bugün ovaya gitmiş. taş eve gitmiş. hayallerimizin gerçek olduğu taş evine gitmiş. ebru her yerimizden çıkıyor. ebru her gece rüyalarımızdan çıkıyor. dün gece yataktan bir yay olarak yüzüme çıktı. evvelsi gece italya'da bir deprem olarak çıktı. eniştem ağlayarak döndü ovadan. çadırdan taş eve evrilen hayatımda bu yaşadığım su kesintisi inan beni derbeder etti ama seni aramak istemedim. sen kırılmışın meğer, hep kırılmışın meğer, hep mi kırar bi insan bi insanı. yeter anasını yeter, daha da kırmam. ömer aradı, ömer'i de sevmez oldum son zaman, sertaç'ı da, kimseyi sevmez oldum. ankara'yı da. ibo'yu çok bekledim bana başsağlığı dilesin diye, dün aradı sağolsun. tabii bu bugün çamaşır yıkamama engel değil. ama en gücüme giden, en demeyeyim ama çok gücüme giden, irem'den bahsedişimin ilk günlerine denk gelen bu blogun kuruluş yıllarında, bu blogun hâlâ aktif olması. halbuki saat çok erken, gözlerim mavi olsaydı bu kadar erken hissetmezdim ofsaytı.

zurnacı, davulcu, her neysen, bana git ara bul getir. demekten ırakım da, getirsen negzel olurdu. zurnacıya dedim ki, sen neden ağlıyorsun mına koyim, o da demesin mi baksan adam nasıl ağlıyor, ya da çok şey dedi. hee, dedi ezgi. ezgi başka bir şey demedi. kimse hiçbir şey demedi. geçen gece polis otoları arasından usulca kaçarken sağlı sollu, sağlı sollu, sağla da solla da işim yok, işim yok, işim olmasın bülkede.

porsuk tüyünden şapka almıştım. beğenimi zevkimi skim. porsuk kanı kansere iyi gelir derler. denediniz mi hiç. osman'ın dedesine denemişlerdi ama adamın son zamanlarıydı zaten. ebru'ya deneyemedik, denemek istemedik. bazı zurnacılar çok acıklı çalmıyor mu gerçekten, orada oracıkta ölesi geliyor insanın.