ama arkadaşlar iyidir



26.05.2016

onbeş yıl aradan sonra antalya'dayım. ne mutlusan bir şehir. içi muhakkak mukimlerini yakıyordur, kelimeyi yanlış kullanmış olabilirim, ayşe düzeltsin yanlışsa, ama ne güzel şehir. sevdim inanamıycaan kadar seni antalya. denebilir mesela. antalya bende mustafa ve mustafa'yla kurduğumuz hayallerden ibaret. daha geçen hafta dört gün önce doğumgününü kutladık hatta mustafa'nın. mustafa bana arkadaşlığı öğreten arkadaşlarımdan biri. fenerli de olsa mustafa işte. gülüşünden belli olmaz mı insanlar, gülüşünden tanınmaz mı bir insan. erkek olsun kadın olsun fark eder mi?

sadede geleyim. bundan onsekiz yıl önce gelmiştik mustafa'yla buraya. talya otel vardı. biz o zamanlar zengin olmak için okutulan çocuklardık. aynı okuldaydık ve bereket ki aynı sınıfta değildik. aynı odanın altlı üstlü ranzalarını paylaştık üç yıl. onun ailesi antalya'daydı o zamanlar ve ben onu ziyarete gelirdim yaz aylarında, onun beni ziyarete geldiği gibi. o içmezdi, ben içerdim ve bir gün falezlere bakarken köşede yükselen talya oteli'nde eşimizle çocuklarımızla kalacaktık. çünkü talya oteli zengin bir oteldi, herkesin kalabileceği bir yer değildi ama biz üniversitede okuyunca ister istemez zengin olup orada kalabilecektik. ahdımız vardı, ant içtik.

aradan yıllar geçti. mustafa ailelendi, asıl ailesi antalya'dan ayrılıp memleketlerine döndü ve sonra o da buraya uğramadı. ben  de uğramadım.

tam da bu aralar buralarda bir tatil yapmağı planlıyordum ama tatilci gibi bir tatil değil. izin gibi bir tatil. kaputaş kaş filan ne  bileyim, tenha sandığım yerler. buraya da, yani merkeze de uğrayacaktım, yol çekecektim. bugün iş icabı da olsa kısmetmiş. talya oteli metruk bir hale dönmüş, terk edilmiş, çalıştırılmamış. bana da talih dibinde başka bir otel buyurdu. ben de alnacından oraya baktım, mustafa'yla kurduğumuz hayallere baktım, mustafa'yı aradım. hani dedim, "hani?"