ama arkadaşlar iyidir



7.03.2010

peluş

bundan geçen yıl, miladi takvimin isa'dan sonra ikibindokuzun haziran ayının başlarını gösterdiği, yaz kuşlarının şehirlere akın akın yağdığı tarihlerde ankara'ya gelmiştim vize almak için. kısa kollu tişörtlerini sevdiğim bir dünyada yaşıyordum. dünyanın en güzel kızı uzakdoğu esintili kısakollu, hakim yakalı, kimono tipli tişörtünü giymişti ve bana çok uzaklarda bir yerde salınarak yürüyordu. tabii ki görüş alanım içerisinde değildi; elimde şemsiye, yağmur yağsın, ben de o ıslanmasın için şemsiyesin tutayım diye mevsim kolluyordum. olur a olduğum yerlerden geçer diye bekliyordum. o ise, umarsız, benden habersiz, poposunu beğenmeyip, aynada kendine bakıyordu. haftada içtiği epi topu beş sigarasından birini yakıyordu. bense ankara'ya gelmiş, gideceğim ülkenin konsolosluğunu arıyordum yokuşlara bakarak. genelde yaptığım gibi, rahatça içki içebilmek ve şehri tadabilmek için bir gece öncesinden gelmiştim. bir otelde kaldım kızılay'ın göbek deliğinin üstündeki piercing'inde. konforlu sayılabilecek, çok lüks olmayan bir otel, barları gözetleyen. kocaman bir yatak. dünyanın en güzel müstakbel kadınıyla sevişmeye kalktım o gece, moralimi bozdu, sevişemedim. aşkımı yarım bıraktım. sabah kalkar kalkmaz açık büfe kahvaltı yaptım. dün o otelin önünde geçtim, boynumda askeri künyem, içimde yeşil fanilayla. sonra bir atari salonunun önüne baktım, içeri girsem mi tereddüt ettim ve tereddüdüme boyun eğmedim. kızım oradaydı işte, atari/oyun salonunun önündeki makineye bozukluk atarak küçük peluş ayıcıklardan çekmeye çalışıyordu, heyecanların üstüne basıp basıp ayağını çekiyordu. çektiği ayıcıkları etraftaki çocuklara dağıtıyordu. dün o atari/oyun salonunun önünden geçtim, sivil kimliğim orduda saklı şekilde, onbaşı olarak. kızım ortalıkta yoktu. sonra bir kafeye oturdum, tuttum ona mektup yazdım. şimdi ankara'dayım. karanlık çökünce sokağınıza, köşede ben varım,
unutamazsın.

Hiç yorum yok: