ama arkadaşlar iyidir



29.05.2011

yarın ne ki. kiraz siftahları ülkenin dört bir yanında, siftahı benden bereketi allahtan, cümlesini müteakip yapıldı. bu aralar yağan yağmurun kiraza ve bilumum nebatata zarar vereceği düşüncesi akılların bir köşelerinde tutulsa da, rahmettir kaçılmaz, denildi. dün gece rüyamda orta amerika'yı ziyaret ettim. ne güney ne kuzey, orta bi yerlerde. yerlilerle birtakım şiirler yazdık, helalleştik, bana bir kız çocuğu gösterdiler, meğer benim kızım olmasın mı, orda doğmuş ben napiim, hem rüya bu, rüya bütün çektiğimiz, rüya kahrım rüya zindan, nasıl da yılları buldu bir mısra boyu maceram. air adlı grup birtakım şarkılar yapmış. nida tüfekçi desen öyle, orhan gencebay hakeza, buna bir de mercedes sosa'yı ilave ettin mi -toprağı bol olsun- al sana grup karatoprak. ne alakası var bir bilsem. şimdi bundan yaklaşık birbuçuk ay mı oldu ne, ben bir kadın sevesi tuttum. seveyim de dedim nitekim. gelgelelim o benden hızlı gitti, öptü filan, elimi memelerine götürdü, orda pek güzel durduk biz ellerimle, bir muhabbet bir muhabbet. bu arada ben gelen mailleri okuyamaz, okusa da cevap yazamaz bir halete düştüm. cankurtaran yok mu.

sonra rüyam bitti mi, hiç biter mi. kızla, mazur görün alışkın olmadığımdan yabancılaşmış bir şekilde kızla dedim, orta amerika'da mukim kızımla salıncağa bindik, kızımla hızımızı alamadık lunaparka gittik. luna parkının etrafında birtakım gayrımeşru çocuklar tahterevallilerle çarpışan arabalarla felan meşgul oluyordu. kızımın anası olacak kadın, durmadan yazı yazıyordu. beni beni beni özlüyordu durmadan. yok artık dedim, giderken beni özleyeceğini hiç düşünmedin mi, aklının ucundan bile geçmedi mi, dedim; geçti elbette, hem ben özlemiyorum ki, merak ediyorum sadece, dedi; aşkımız bitti.

siz pazar günlerini çeşitli alışveriş merkezlerinde filan geçirirken ben bir mesaj attım. izmir'de, denizi izleyebileceğim, önümden arabaların insanların geçmeyeceği, yağmurdan korunabileceğim, yağmuru ve denizi birlikte izleyebileceğim bir mekan önerebilecekler miydi bana, diye. cevap veren olmadı.

dün akşam buraya harika bir şair adam geldi, tanıdığım herhangi bir kimse onu benim kadar sevmedi. tanıştık. eyvallah, dedi sıklıkla ve dikkatimi çektirircesine. dikkatimi meğer yanlış yere park etmişim, tanrı dikkatimi dağıttı ve memurlarını dikkatimi yanlış park ettiğim bölgeden çektirerek bana ceza kesti; dedi ki, bir daha götü, pardon, dikkati toplayamayacaksın. sonra şair abi birkaç şiir okudu. ben bira filan taksim ettim midemin sağ ve sol çeperlerine.

tanrım biraz olsun beynimin kıvrımlarında olsun takat bırakmaz mısın, ne biçim tanrımsın, sana inandım sana güvendim. iyilik yapmayı emrettin, tuttum; azgınlığı ve fenalığı yasakladın her cuma, uydum. daha ne yapaydım. daha nen olaydım sevgilim senin.

mediha şen sancakoğlu'nun şark ettiği dertliyim ruhuma hicranımı sardım da yine adlı meyan kökü bu saatlerde her gün ruhuma iri gelir. birleşik şeyleri seviyorum sanırım, makamlar dahil. her günüm leyla.

kadınlar tanrının kol düğmeleridir.

dağlar tanrıçalarımızın kalçalarıdır.

busaatlerde hergün durdum. dün akşamdan bıraktığım bir elmayı, üzerinde türemiş, kabileler ve klanlar halindeki bakterilere aldırmaksızın yiyebilirim, nitekim israfı sevmem. bunu bugüne kadar defalarca yaptım, ve bugün de ölmedim anne. yazılarımda -sizi uyarmak zorundayım- yoğun biçimde ve anlamda atıf bulunur. ki onların yazılarıdır ki kayıkçı'ya atıf yapmadan yazılamasınlar, buyurdu derdest dedem.

başta anlatmaya giriştiğim rüyama dönecek olursak, kızım ve annesiyle mutlu bir sona doğru yoga yapıyorduk son gördüğümde.

Hiç yorum yok: