ama arkadaşlar iyidir



3.09.2011

o akşamın üzeri saatlerinde, o taksi durağının arkasındaki küçük çay bahçesinde neyi bekliyordum, neyin vaktini geçirmeye çalışıyordum, bunu hatırlamıyorum. dikkatimi çekti. ,

yanımdaki masada ortayaşlı ama yüzü yaşından epey kırışık bir adamla yedi-sekiz yaşlarında kızı oturuyordu. önce bu kız çocuğunun adamın kızı olduğunu anlamamıştım elbette ve insanın aklına kötü şeyler hücum ediyor ister istemez, ama kızın baba dediğini duyunca ferahladım ve bir taraftan çayımı içerken konuştuklarını duymaya koyuldum. kız, adamdan gözlerini açmasını istedi, gözlerini görmek istediğini söylüyordu. adamsa gözlerinin zaten açık olduğunu, bazı insanların gözlerinin doğuştan kısık olduğunu anlatmaya çalışıyordu. kız, "baba ben gözlerimi senden almışım ne güzel," deyip mavi mavi şakıyordu. "baba ben de senin gibi gülerken gözlerimi kısıyorum," deyip tatlı tatlı gülümsüyordu. adamsa elinde bir peçete parçası buna usul ılık duruyordu.

gülmenin küçüğüne, biraz daha masumuna, biraz daha utangaç haline gülümsemek diyoruz ya, ağlamanın mağrurcası için de var mı böyle bir ifade, bunu bulamadım.

emekli maaşını o an orada bulunan kızın ve ikizinin üzerine geçireceğini ve bundan annelerine bahsetmelerini istemediğini, yirmi yaşında bu parayı çekebileceklerini söyledi. kız, kendisinin parasız nasıl geçineceğini sordu. "sen beni merak etme, beni sil, bu son görüşmemiz!" deyip banka hesap numaralarını verdi, bunları saklamasını söyledi. kız, "onsekiz yaşında çekemeyecek miyiz, illa yirmi mi olmamız lazım?" dedi. onayladı baba, "neden ki?" diye sordu sonra. kız, "hani onsekiz yaşında genç olcaz ya," diye cevapladı. babası, "sabrediverin iki sene daha!" dedi, gülüştüler.

Hiç yorum yok: