ama arkadaşlar iyidir



30.12.2014

her yere kar yağmıyor malum. sizlere bundan beş yıl kadar önce bir kibritçi kız masalı anlatmış idim, hatırlamıyorum ayrıntılarını. ama senenin bu dönemlerinde geçen olaylar kişi biraz daha ayık olduğundan daha iyi hatırlanır düşüncesindeyim. mesela ben, senenin diğer hiçbir dönemini hatırlamayabilirim lakin bu birkaç günlük christmas dönemini kafam fevkalade aklımda tutar. maruz kaldığım bunca radyasyon bile bozamadı bunu. tabii bir de şubat 11'de filan aldığım mesajları unutmam. şubat 13'de aldığım mesajları unutmuşsam bile. benim yeğenim doğdu şubat 13'de. bekleyemedi bir gün daha sanki. ne alakası varsa. bugün izmir'in belli bir kesimine kar yağdı. ve çok sevindi insanlar. ben hiçbir şeye sevinmediğim gibi -hayır elbette ki böyle bir gerçek yok- ben de sevindim elbette. bir izmirli gibi sevinmedim belki ama sevindim tabii ki, tabiatı severim nitekim. 'hiking' filan işim olmaz o ayrı mesele. baktım, kartopuna yöneldi insanlar. kızdım onlara, yahu kar yağınca neden kar topuna yönelirsiniz ki koyim dedim, bildiğim en galiz küfürleri savurdum. sevmiyorum arkadaş şiddete meyyal demonstrasyonları. ha bana üç kadeh içirir de yüksek şiddetli müzik dinletirseniz o zaman kendime şiddet uygulayabilirim ama anlayamıyorum insanların diğerlerine acı verme ihtimali dahi olan herhangi bir şeyi şaka adı altında uygulamasını ve buradan kendine bir eğlence çıkarmasını. ya da ben havadan nem mi kapıyorum bilemedim, ama hocaefendinin bi lafı vardır, "benim için havadan nem kapıyor diyorlar, ya yağmur altında ıslanmayanlara ne demeli," diye. şimdi aklıma geldi işte durduk yere. zaten pek çok şey benim aklıma durduk yere gelir. aslında bu yüzden belki de en sevdiğim huyum aklımdır. hissetsen şaşarsın bence. şaş bence. dün değil de ondan önceki gün zorlu bir pazar günüydü benim için. bağışıklık sistemimi biraz fazla sevdim sanırım, ki severken ben de acıttığımı hissettim. her neyse, her zamanki diş macunu kürümü uyguladım bağışıklık sistemime ve ortaya çıkmadan geçirdim uçukları. bu arada yeğenime diş fırçalamayı öğretmeğe çalışıyorlarmış ancak macunu yiyormuş kerata. tadını pek beğenmiş.

geçen sene bu zamanlar ne fikri hür vicdanı hür aklı hür bir adam idim. bu sene bu zamanlar ise bambaşka biriyim. gel de gör beni bambaşka biri. birbirine üsturupluca çarpabilen rakı bardaklarını pek seviyorum. rakının beyazı üzerine kafa yordum bugün biraz üzerinize afiyet. rakının beyaz olmaması halinde bir anlamı bir sembolizmi olmaması üzerine. bir de buna karşılık harama helal karıştırmama bahanesiyle rakıyı sulu içemeyen kesim vardır ama benim için bir anlamı yok. ne demiş müslüm gürses bu hususta, sen kışıma yorgan oldun. hani rakıya koyduğun su da kışın örtündüğün yorgan gibi bir şey. yoksa yakarsın kombiyi cayır cayır, don gömlek yatarsın o ayrı mesele, ama doğal değil işte pampa.

ne diyorduk, geçen sene bu zamanlar, acaip sergüzeşte hazır bir nesne idim. tam bir nesne idim. sonra işler bambaşka bir haller oldu. başıma ne haller geldi. dünyayı bir bambaşka yerinden gördüm. eğretileme yok, dünyayı göğkuşağının üzerinden gördüm, göğkuşağının renkleriylen gördüm, gördüm ben gördüm. dünya bana bambaşbaşka görünüverdi. kendimi yine porsuk kıyısında sigara içerken ya da şöyle deyim bulutlara neyin bakarken yakaladım. ellerimle bulutları işaret ediyordum eskişehir otogarı'nın dibinde. şimdi, ben çocukluğundan ergenliğine kadar hayat bilgisi kitaplarının yeni yıl sayfalarında karlı fotoğraflar görüp de ömründe kar görmemiş bir çocuğun kar merakı kadar, kibritçi kız'ın karlı bir yılbaşı gecesi sokakte elinde kibritleriyle karda sönüşünün acısı kadar, ilk adamakıllı karı ısparta'da ve sonrasında eskişehir'de görmüş, ne var ki hiç karlı bir yeni yıla giriş gecesi yaşamamış biri olarak, ben daha fazla uzatmak istemiyorum. bana b. ve m.'nin yeni yıla giriş gecesinde aldıkları hediyeyi hâlâ saklayamıyorum, çünkü onu gönderdim. bunu sevdiğimden yaptım.

bugün sonra bi ara ben, mahcup insanların alkolik olamayacağına hükmettim. çünkü mahcubiyetin belli bir sınırı var. elbette ki üst düzey mahcubiyetten bahsediyorum. orda alkolizmle alkolik olmama arasında çok ince bir mahcubiyet sınırı var. dünyaya karşı mahcubiyeti had safhada olanlar alkolik oluyorlar. mahcup olan ancak mahcubiyetinden de mahcup olanlar var bir de, onlar işte alkolizmin sınırına dayanıp geri kaçıyorlar. çünkü arada çolukları çocukları anaları babaları var.

şimdi ben size, şimdi'den iyi seneler dileyeceğim. zira yarın yeğenim gelecek. gene birbirimize tip tip bakacağız. aramızdaki soğukluğun bana verdiği üzüntü rüyama sirayet etmiş olmalı ki geçenlerde rüyamda ikimiz de bülbül gibi şakıyorduk. lakin böyle bir dayıdan öyle de bir yeğen beklenir bu başka. neyse, o karıştırsın benim evimdeki nesneleri, döksün kırsın ziyanı yok.

size bir yeni yıl hediyesi almış -burası çok zor değil- ve verebilecek olmağı çok dilerdim. yine de "have yourself a merry little christmas" dinlemeyeceğim asla, nedense beni çok kötü yapıyor zira.