ama arkadaşlar iyidir



29.08.2010

bloga yazmıyorum ama şarkı, yok yok şarkı da koyamıyorum. niye ben de bilmiyorum. bu geçen on günde dünyanın şarkısını söyledim bi sürü. bu ay önem verdiğim en bir derginin kapanış ayı, bundan sonra çıkmayacak, haberiniz olsun ki bir derginin kapanması demek başka birinin çıkacağı da demektir. bu da benim için demek olur ki tekrar kendimi iyi bir yazı verirsem edebiyat alemi içersinde hissedebilirim, henüz karar veremedim, ya da iyi, hakikaten iyi bir şeyler yazmam lazım. geçen hafta kolumu öyle bir yakmışım ki geçmiş oldu, geçmedi hâlâ, izi kalacak, işk kazası. hayatımın son mühim iki haftasonunu geçirmiş bulundum. özleyeceğim şeyler hissettim. bloga yazmıyorum biliyorum, yazacak ne var ki. yarın mesai var, yarın zafer bayramı. ben bilmiyor. ikimizin aynı kişi olduğundan şüpheleniyorlarmış onunla. bende şeytan tüyü varmış. yüzümden pozitif bir sıcaklık yayıyormuşum etrafa, şimdi uydurdum bunları popomdan. popom bembeyaz kalmış geçen bi baktım da. bu yaz da hiç bronzlaşmadan geçti gitti. sonbahar da geçer gider bu gidişler.

daha demin koluma aloe vera'nın şeffaf sütünden sürdüm, yanığa iyi geliyormuş. bu aloe vera meğer yıllardır bizim peder babanın çiçekleri arasında dururmuş da haberim yokmuş, ne bileyim diken tipli bir şey diye önemsememiştim, halbuki her şeyin estetik olarak dışavurumcu olmasını beklememeliyiz öyle değil mi; bak bana mesela, tipime baksan dışavurum sıfır, ama içim öyle m ya, içevurum gani. sarı'yı arayasım var nicedir, ama konuşasım sıfır kimseyle, ona sık sık olur böyle şeyler ordan biliyorum. cuma cumartesi, iki gün içmedim, süper. onunlayken içmeye ihtiyaç duymamak diye bir kavramım vardır benim, ilk başlarda aldatıcı olabilirim, ilk günlerin heyecanıyla kesebilirim içmeyi, sonra bir bakarım ki onun da farkı yok, içmeye devam. sen yat ben geliyorm. bugün bundan altı sene öncesinin bir hatırasıyla seviştim, tam üzerindeyim, saatlerce sürse filan diyorum, ağlayasım geliyor mutluluktan, aşık mı oldum tekrar, kesinlikle evet, absolument dedim güldük, evet evet burası biraz muğlak.

bu haftasonu izimkilere bbi posta koydum bbi sürprizler sergiledim ki şaşırdık şaşırdılar. hani atlayıp ispanya'ya gitsem ve geri dönmesem bu kadar ancak şaşırırdılar. bana kitap okudum, hediye filan aldım, yaverim askerden dönmüştü onu kucakladım. yaverim benim dünya üzerindeki en büyük değerim, özlersem onu özlerim. ben bugüne kadar kimseyi özlemedim biliyor musun nihal. geçen hafta belki bir istisna yaşatır gibi oldum kendime ama,; aması olmamalı hiçbir özlemenin. özlemenin varlığına inanıyor muyum, sahi bilmiyorum bunu, bunu bilmiyorum. diş macunlarının tüplerini sonununununa kadar sıkmak sıkmak istiyorum. ama bak pekala hiç bırakmayacak gibi pekala sarılabilirim, aldanma çocuksu mahsun yüzüne, mutlaka terk edip gidecek bir gün.

hem yadırgamak da neymiş, arkadaş arkadaşı yadırgar mı ulan, o zaman inanmam ki ben o arkadaşlara. hani ama arkadaşlar iyidir, ama aması var işte bunun bunları da ve ben bundan hoşlanmıyorum. yani ama, arkadaş arkadaşı yadırgamamalı yoksa arkadaş arkadaşlığına inanmaz onun, elbette arkadaş arkadaşlığını bilip dürüst olmalı, ama arkadaş diğerine göre hata olduğunu bile bile yaptığı bir şeyi o arkadaşına açık etmeye de korkmamalı ki onu bu nedenle kaybetmekten korkmamalı, yoksa ayıp olmaz mı o arkadaşlığa. ben korkmaz mıyım arkadaşların arkadaşlıklarından bu yüzden. sktir et, en iyisi yüksekkaldırım'dan aşağı sallanabilmek, çukurcuma'ya da inebiliyorsak en ne mutlu. ya da alsancak sahilinden bir gecemiz varsa başbaşa şarkılar türkülerle, o zaman başka bir şey istemiyorum ben.

ne zamandı tam hatırlamıyorum, bundan birkaç birkaç gün kadar önceydi, vazgeçip uzaktan senin yanında kendime cevapsız soru sormuştum, kaybolup giderken fırtınalarda gönlümce bir ıssız ada bulmuştum, fark etmeden fark etmeden senin olmuştum, her neys, bir arkadaşımla oturduk konuştuk, ben içki içtim, o içmezdi zaten, ona bir paket sigara hediye ettimdi aromalı, iki tane de zeytin tanesi, ben içmeye devam ettim, ama arkadaşlarımı onların yanındayken tedirgin etmeyecek cinsten bir içişim vardır her zaman benim. sonra ney, dedi ki gidelim artık, iyi dedim, barmene bana bir pet şişeye cin sprite yapsana dedim çaktırmadan, yaptı sağolsun, içtiğim gecelerde hakikik bir alkoliğimdir, sabahına dek durabilirim içerek, gittik otele yatmaya, sen napıyorsun dedi elimdeki pet şişeyi görünce, hhiç dedim. hiiiç.

bu kolumdaki yanıktan sonra kolumda kâh çocukların çizdiği güneşe benzer kâh kirpiye benzer bir dövme gibi oluştu. bu gece bir bakalım kimi oynayacağım, bil. sahi, siz kalemlere inanır mıydınız nihal? bloga yazmıyorum necedir, bu haftasonu ben bilmem yalnızca şarkılar mırıldandinidandinik.

Hiç yorum yok: