ama arkadaşlar iyidir



30.08.2013

marina




bu şarkıyı ilk dinlediğim seneler içimdeki doksanüç harbini işaret ediyordu. oniki yaşlarındaydım. ortaokul hazırlık sonrası ortabirinci sınıfa geçmek üzereydim. bende ingilizce ile ilgili ufak tefek bir köz olduğunu anlamıştı öğretenler. zira, zaten ilkokul dört ve beşte türkiye gazetesi'nin verdiği nasreddin hodja eklerinden ve milliyet gazetesi'nin dağıttığı ingilizce türkçe-türkçe ingilizce sözlükten epey bir şeyler kaparak gitmiştim o yedi yıllık anadolu lisesinin ortaokuluna. meraklıydım ve merakımın haddi hududu yoktu. hazırlık sınıfını prep. d'de bitirip orta bire geçtim. ben bildiğin ingilizce öğreniyordum, hatta öğrenmiştim. bizim eve her gün türkiye gazetesi getirilirdi sabahları bi motosikletli tarafından. ben ilkokulun ilk sınıflarındayken de tercüman. evin entelektüel vaziyeti bu şekilde anlamlandırılabilirken, babam sağolsun ingilizceyi rahat öğrenebilmem için elinden geleni yaptı. misal, bir gün markete gittik benim ilk ingilizce bilmiş yaz tatilimde, -ki o yazın devamında mühim bir salı pazarı kurulan ilçemizin en çok turist ziyareti alan halıcılarından birinde harcayacaktım günlerimi sırf ingilizcemden dolayı-. babam marketten ot bok bi şeyler alırken ben dergilere bakıyordum ve zamanın gençlikçe meşhur blue jean dergisinin bir kaset hediye ettiğini gördüm. o zamanki hayat görüşüm bende blue jean okuyacak göz olmadığını göstermesine rağmen içinde ingilizce bir kaset hediye olduğundan dergiyi aldırdım babama. eve geri dönerken hemen pakedi açıp kasedi teybe taktım ve bu şarkı başladı. fakat ingilizcesinde bi sıkıntı vardı adamın, öğrendiğim şeylere dair hiçbir şey yoktu sözlerde, herhalde tam öğrenememişim deyip hayalkırıklığına uğramıştım, italyancadan hiç şüphelenmemiştim.aradan yirmi yıl geçti ve ortalama her on yılda bir bu şarkı benim aklıma geldi ama adını hatırlayamadığım, sözlerini zaten anlamadığım için bulamamamıştım internette. geçenlerde denk geldi. öyle sevindim ki bu tutti frutti kılıklı şarkıyı rasgele görünce. ingilizceme sonra otellerde tatilköylerinde garsonluk yaparak devam ettim yaz aylarında. bir yaz da muğla otogarında geçti.

rahmetli dedem, lisede yatılı marangozluk bölümü öğrencisi olan ve fakat mezun olduktan sonra hayatına ilginçtir devlet memuru olarak devam eden babamın yatılı okuduğu ilde kitap okuduğunu duymuş. birileri tam da ihtilal zamanı zaten karışık olan devirlerde babamın kitap okuduğunu ispiyonlamış dedeme. dedem de, babamın kendisinden altı yaş büyük kuzenine demiş, aydın'a git, g'yi patakla, kitap mitap okumasın, adamın asabını bozmasın, alırım okuldan. amca dediğim babamın kuzeni, suçu sadece çizgi roman okumak olan babama gitmiş, iki tokat aşketmiş, skerim senin okuyacağın kitabı da okulu da, anarşist mi olucan başımıza demiş, ve bu ayarı alan babam liseden mezun olduktan sonra kırk yaşına kadar okul ve kitap yüzü görmemiş. bunu neden anlattım bilmiyorum. şimdi azcık babamı görmeye gideyim de üç beş duble atıp birbirimizden nefret edelim, sonra ayılınca sarılalım.

Hiç yorum yok: