ama arkadaşlar iyidir



15.03.2017

Merhaba, ya da selam. Selamun aleykum, selam. Geçen gün, yani Cumartesi akşamı, yarım kalmıştım, içim rahat etmemişti, geri dönmek istedim, ki geri döndüğüm pek vaki değildir, ya da başka bir değişle vuku olsun. Bence haftanın günleri özel isimdir ve büyük harfle başlatılmalıdır. Haftanın hangi günü olduğu çok önemli çünkü günümüzde. Sözgelimi devlet memurusun çoğunluk olduğu gibi ve senin hayatın Cumartesi Pazar'a endeksli, evet bu durumda senin için haftanın günleri özel isim mahiyeti taşımayabilir, çünkü özelliğin yok, çoğunluğa tabisin, ama bir de bizim gibi devlet memuru olmayan azınlığı düşünsene. Orospular ve biz, hepimiz, bu yüzden bizim için haftanın günleri özel isimdir. Kıymetli rahmetli Esengül bir şarkısında der ki, "O benim kaderim olsun." Fal çeker gibidir, fal dedimse bu ara Venüs bi yerlerdeymiş, dikkat buyurun. Çünkü şarkısı var, I'm your Venus. Ha arkasından şöyle bir sözle devam etmesi ise ayrı bir akşamın kuzusu olsun, I'm your fire at your desire.

Bu akşam size elim dilverdiğince birtakım şarkı hususları aktarmağa çalışacağım. Ama ondan önce birkaç martı dinlemem lazım. Dün akşam İstanbul'daydım, tıpkı ondan önceki akşam olduğum gibi, ama gerisi yok, orda dur. Ama dün Kadıköy'deydim, Kadıköy'ün göğüne değdim. Elbette hepimiz mutluluk diye bir kavramın peşine takılmış, o olsun diye türlü şaklabanlıklar yapıyor, türlü şekillere giriyor, türlü remixler yapıyoruz. Ama orda bir koy var uzakta. Dün akşam Kadıköy'de otelime çekildikten sonra oldu nolduysa, atelier kelimesiyle bağlantılı olsa sanki otel, ne güzel ne güzel. Fransızca telaffuzum iyidir ama konuşmam sıfır. Her neyse, pencereği açtım, zembereği açar gibi, cibinlik aralar gibi, bir de ne duyayım. Martılar ağlarmış damlarında Kadıköy'ün, sonra bir de kargalar. Geceyi şehre teslim edeyim demiştim ama vaz buyurdum sonra, geceyi martılara ve kargalara teslim ettim. Çünkü martılar ve kargalar siyahla beyazı temsil etmelerinin yanısıra, tamam o kesin, ama martılar da kargalar da pisliğin olduğu yerdedirler. Tıpkı siyahla beyaz gibi, ve Kadıköy'ün rıhtıma yakın otellerinin barlarının restoranlarının çatısını kaldırıp göğe baktığında hepsinin yanyana olduğunu görürsün, mer ve bur gibi. Tabii, bana yakından da uzaktan da hoş geldi onların sesleri, onları dinlemeğe koyuldum. Mash-up ne demekse artık, öyle yaptım sanırım, ya da make-up, bir de yeni öğrendiğim space-out var o ayrı mesele. İğrenç bir otelde kaldım, bu zamana kadar çok kereler iğrenç otellerde kaldım ama bu hem paralı hem iğrençti, dolayısıyla benden okkalı bir yorumu hak ettiler.

Neyse, şarkılar diyorduk. Dün hem gece hem sabaha karşı hem sabah martılar ve kargalar göğde kalgırken, ben bir gün Merkez Ortaokulu'nın bahçesinde hayatımda ilk defa lise ikideyken cin içiyordum. Cin de nerden kime dayanarak aldımsa, içine gazoz koy dediler, bir yaz günüydü unutmam. Kimi düşünüp de içiyorsam artık, cin nerden estiyse, -küçükken yediğim cin gibi çocuk iltifatlarından kesinlikle bağımsız, ama hakkaten ben bu iltifatı daha geçen gün bir daha yedim, öyle gibiysem demek ki hâlâ otuzaltı yaşımda- -bazen bu hususta kendime nazar değdirip kafayı gömeceğimden de çekinmiyor değilim laf aramızda- -nazara inanıyorsam demek ki- -ama bakışa inanılmaz da başka neye inanılır ahali.