ama arkadaşlar iyidir



17.09.2018

merhaba doktor, ben doktor.
cumartesi geceleri dışarı çıkmanın beyaz dünyalılarca zorunlu hissedildiğini öğrendiğimde tarihler 8 mart 2011'i gösteriyordu ve italya'nın sassuolo bölgesindeydik. daha doğrusu, ben o dönem vardiyalı çalıştığımdan gündüze döndüğüm o gece bu durumun sadece italyanlar için geçerli olduğunu sanmıştım ama türkiye'ye döndüğümde bunun biz beyaz türkiyeliler için de olduğunu realised. fark etmek olmuyordu buraya da o yüzden ingilizcesini yazdım, hissi kablel vuku da diyebilirdim belki.
2004-2009 arasında eskişehir'de 5 yıl boyunca memur gibi çalıştım. 2009-2014 arasında izmir'de 5 yıl boyunca işçi gibi çalıştım. ve bu yılların her biri ortalama 3 günün 2,88 gününde içki içtiğimi düşünürsek haftasonlarında dışarı çıkma ve içki içme zorunluğu olduğunu algılayamamış olmam doğal mı?
demem o ki ben bazı şeyleri çok geç fark ediyorum. güneş gözlüğünün çok başarılı bir aksesuar olduğunu ve insanların bunu temel olarak bu yüzden kullandığını 37 yaşına geldiğimde fark ettim. daha neleri 30 yaşından sonra fark ettiğimi söylesem inanamaz ve hatta gülersiniz, gülürsünüz.

burda çok uzun zamandır şarkı programı yapmadık farkındayım, her şeyin farkındayım zaten. farkında olmadığım bir şey mi var, geç de olsa fark ediyorum ama bazen hakkaten geç olmuş oluyor. geç olunca da geç olmuş oluyor işte, bu kötü.
bugün sadece parmaklarım kireçlenmiş mi ona bakmak için yazıyorum o yüzden yol yakınken vazgeçilebilir devamından. ki nelerden vazgeçmiyoruz bu hayatta öyle değil mi? HATA DEVAM EDİYOR.

bugün komşularım için üzgünüm, zira müzik dinleyeceğim ve bunu yüksek sesle yapacağım. dinledikçe onlar da benim için üzülür mü? hiç sanmıyorum, zira zevkim geniştir. zevk sahibi bir insan mıyım? haziran-temmuz ikibinondörtten beri dört yıldır bunu sorguluyorum. bence öyleyim, öyle olduğumu düşünüyorum ama yine de neden buna kendimi inandırmakta güçlük çekiyorum. her konuda, sadece müzik değil. insan seçmek de bir zevk sahibi olmayı gerektirir. giyinmek de, müzik dinlemek de. ev dekore etmek de. ben zevk sahibiyim ama icramda sıkıntı var hep.

şimdi gelişigüzel seyredeceğim. belki size bir ilham olur. youtube, geçmişime göre -elbette benim insafıma dayanarak- beni daha önceden sevdiğim nereye yönlendirirse.

songs: ohia şarkısı, tigress. niye tigress bilmiyorum, ya da kelime anlamı nedir bilmiyorum, çok araştırma ihtiyacı hissetmedim. zaten sözlere çok önem vermediğimi, daha doğrusu ikinci planda bıraktığımı ebilir. ederken beni bilen kişilerden bahsediyorum. beni bilen bir kişi olabildi sanıyorum bugüne kadar. sanırım 2005 yılında tanıdığım bu şarkı, hâlâ hayatımda yer sahibidir. geçtiğimiz günlerde "içerken dinlediğim şarkılar" başlıklı açtığım blogdan bir uyarı mesajı geldi beşinci yılını doldurduğuna dair. tabii ki bir heves ben burayı kapatıp orayı açmıştım o dönemde. sonra ne burayı kapatabildim ne oraya yazabildim. fakat her sene sağolsun kutluyor doğumgününü. bu şarkı iyi şarkı. bu grubun ayrı bir hayran kitlesi var malum, ben de o hayran kitlesinin bira seven tarafındanım, bazı şarkılarını bilir ve bağrıma basarım. iyi işler çıkardıklarını biliyor ve takdir ediyorum. keşke onlar gruplarına eleman aradığında ben de o dönemde oralarda yakınlarda olsaydım da beni de deneselerdi diye düşünmüyor değildim ilk sevdiğimde. şimdi, sadece seviyorum. zaten çoğunlukla, bir süre uğraşır, pes eddidevedder ve sadece seviyor konumuna gelirim.


*bir cumartesi gecesi bloga not düştüğüm bu yazıya blogspot redakte ettiğim gün yayımlamışım gibi tarih atmış. blogspot bu hatayı uzun süredir yapıyor. halbuki ben bunu yazalı iki hafta filan olmuştu. ne demişler, tarihi o günün koşulları içinde değerlendirmek gerekir. o yazı da öyle, şarkı sunumu hevesiyle basslanmış sonra ise alkolün ağır basması ve müziğin tatlı gelmesiyle klavyeden kaçılmış bir akşşammış, öyle demişler. başka neler demişler neler de, şimdi yazasım yok. bak bunu da "güncelle" dediğimde muhtemelen bugünün tarihini atacak ve ben yine ifrit.