ama arkadaşlar iyidir



25.06.2011

ve müzik bize her şeyi daha katlanılmaz kıldı.

ve müzik bize her şeyi daha katlanılır kıldı.

evet adam orda oturuyordu.

karşımda jim morrison'un büyükçe çerçevelenmiş bir fotoğrafı asılı. jim morrison'u severim. tanrım yine mi bardayım. istasyon şefini oturttum karşıma. izmir'de alsancak bölgesindeki barlar, içlerine kuruldukları eski evlerin yapılarının bir sonucu olarak giriş kapısı ve holden sonra bir iç avluya açılır ve hemen hemen hepsinde yerleşim bu şekildedir. taksim'deki nevizade'yi andıran gazi kadınlar ve muzaffer izgü sokaklarındaki barların önüne yazın masalar sandalyeler atıldığını görürsünüz, ancak asıl hayat, hayat adı da verilen iç avludadır. müzik burada gerçekleşir. burada üstü açık olduğu için sigara da içilir, yalnız da oturulur, istasyon şefiyle de oturulur, jim morrison'a bakıp alkolün vücutta ettiği tavaf esnasında hayatın neresinde ne tip hatalar yapıldığı, kimlerin canının yakıldığı, kimlerin ahlarının üstü kalmayacak biçimde toplanıldığı, kimlerin canını yaktığı, kimlerin gelip kimlerin geçtiği, kim bunlar, hepsi hepsi, hangi hayallerin hangi duraklarda tökezlediği, hangi trenlerin hiç gelmediği, hangi trenlerden kimlerin hiç inmediği, hangi trenlere kimlerin binip gittiği, hiçbiri, düşünülür. arthur rimbaud, yaşamak için bile kullanmadan bedenimi, der ya. müstakil zamanlardaki düşünce taşıyor görünen halim fıtratımdandır. ciddi konularda konuşmayı sevmiyorum, ciddi olamıyorum. ne demiş jim morrison, she lives on love street.

alıp geri bıraktığım uzun çalar plaklar merak edilmiş, söyleyeyim, johnny cash-a thing called love; the smiths'den strangeways here we come ve the queen is dead; pj harvey-to bring you my love, the doors-strange days, bu kadarına param yetecekti.

yüziki senelik bir ağaç düşün, sanırsın taa melikşah'dan kalma, öyle durur yerli yerinde. gelip geçenler hayretle bakar duruşuna. işte ben öyle bazen. geceleri herkes uyuduğunda ormana karışmaya çıkar.

istasyon şefinin selamı var.

Hiç yorum yok: