Ekim 10, 2008
bir şairin kokuları
ilginç geliyor bazen. yani hayatın ta kendisi, ilginç gelmesi pek doğal aslında ama ilginçliği de sanırım bu doğallıkta. ya da ben bir şey anlatmamak için cümleleri iç ediyorum, anlamı piç ediyorum, bilemiyorum. harita ve metod defteri. gönye iletki pergel t cetveli. sen mesela annen de senin gibi deli dolu biriyken, bambaşka bir insanken annen de senin gibi, senin gibi cümleler dolusu cümle iken, paragraflarca bir roman iken annen, ben veya, benim gibi bir adamken babam, yani elinde sigarası olup da ateşi olmayan adam, ateşini çoktan söndürmüş bir adam, ya da saatlerini hep ileriye kurmuş bir adam, uyanmayı bir ömür ertelemiş bir adam, her mezarlığa gidişinde babasını hatırlayan bir adam, ateşin öylece üstünden atlamış sonraysa üstüne işemiş bir adam, ya da bana bir rota öğreten geminin yelkeni olurum diyen adam, ben böyle bir babanın oğluysam, yani annen mesela, öyle biriyse ve anne olmuşsa çoktan, babam mesela, baba olmuşsa artık yoktan, biz neden farklı olabiliriz, olabilir miyiz. o kadın gitmiş ve evinin kadını, evinin halısı olmuşsa, babam da gitmiş ve evinin erkeği, evinin musluğu olmuşsa, sen nasıl alır başını gidersin gün akşam olur. bulutlar. karıştırıyorum işte ortalığı bazen. geçenlerde ilkokul bir defterimi buldum, iyiler pekiyiler yıldızlar meselesi. bizim yeğenin birinci sınıf defterinde artık ali cin olmaktan çıkmış, -adam çarpmış-, atik ali olmuş. fişler ortadan kaybolmuş, bundan sonra hiç bir çocuk dünyanın sırrını bulamayacak, hiçbir fiş hecelerine ayrılamayacak. ve artık ilkokuldan iki üç sene önce toplu oturup toplu kalkma disiplinine alıştırılıyor çocuklar, halbuki bu kadar bir toplu yaşam insan doğasına aykırıdır, apartmanlar da insana aykırıdır, çocuklar ilkokul birde saatle girip saatle çıkmalara alışana kadar bir dönem geçerdi, şimdi anaokulları var, analarından ayrı büyüyen çocukların anaokulları, daha sağlıklı bireyler yetiştirmek için imiş, uymadı patron. sahi cin ali gerçekten yaşadı mı patron? lisede filan yaptım ama hiç ilkokul dörtte olup da okuldan kaçmayı düşünebilen bir çocuk olamadım, üzgünüm, şimdi bunun derse sıkışmışlığını çekiyorum, ders bitecek biliyorum, bütün derslerimiz sona erecek. diyorum ya, ilginç geliyor. hakan taşıyan'a da hazin geliyor. böyle yazmayalı epey olmuştu, "özledim, neden açmıyon telefonu doktor?"
her yazarın takıntılı olduğu konular vardır. bunları o yazarın
çoğu yapıtını okuduktan sonra kendiliğinizden fark edersiniz. her şey
kendiliğinizden oldu, aşk kendiliğinizden sevinç kendiliğinizden. ödün
vermediniz efendiliğinizden. zaman zaman vilayet, zaman zaman ilçe, zaman zaman
kaza, zzorlama senden ne köy olur ne kasaba. yaz şu an aya bakmamıza vesile
olabiliyor hâlâ. bira kokuları mesela eksilmedi mevsimden. en çok
"time" dinlemeyi seviyorum klasiklerden. yüksek sesle; bu yüksek ses
bahsi benim tüm mizacımı ele verebilir ama yine de çekinmiyorum bahsetmekten,
kardeşim müziğin sesini hep açardı ben kısardım, o açardı ben kısardım. başka
bir ortamda ise, kendi kendimeyken, kulaklığımın sesini neredeyse sonuna
kaçardım, yani kulaklık içinde ben bendim ama odaya bile çıkınca ben bir
başkasıdır, hımm. ikinci dakikanın onbeşinci saniyesi geldi hızlanıyor ve on
saniye kadar sonra çekecek tetiği. komşulara haber salın. zaten komşu değil
miyiz hepimiz. komşu dedim de o halde şu komşu içerikli şiire buyrun. [satır
boşluğu veremiyorum blogla, o yüzden noktaları takip edin, normalde nokta yok.
ahaha, nokta da geçiyor şiirimizde, ne güzel]
bir şiirin kokuları
annemin elleri nane kok. elyazısına bulanık bir nokta koy.
noktalar sallansın darağacında şairin. şairin mumu yanar. sönmez artık
söyleşin. tabiat bir spiker. bozan aksular söylesin. şairin pantolonu dar.
makineye atmadan cebini yoklar. şiir, gülü bir ömür koklar. solmaz artık ismin.
sadrazam alışık sadr ile ışık karakterin. radyolar düğmesiz. dikiklerini sökmek
lazım tüm bencil -gerisi yok -game over -k.o. testiler küpler yerüstü
zenginlikleri sizler. okursunuz. şiir bir küpten su içmek gibidir. konuş ey
kuş. kuşlar balkon köşesidir. belki de tersten bakmalıdır hep. ters tepmelidir
tüm iyi niyetler. siz de bir nihayet bir niyet çekmek istemez miydiniz bayım?
tavşan beyazdan kırmızıya dönen ayyıldızlı tavşan. ne çekse beğenirsiniz
torbadan: şiir. mezar gibidir, ya içine gir, ya içindeki kurtları sevindir.
bir ölünün ilk sözünü merak eder durur. durmak ölmenin suskun
meramıdır. gitmek fiil. cin ali ile berber fil. gidiyorsun. sigaranı diyordum
bırak. onbirinci katta işçi blokları. konuşması insanın, bir hayatın sık bırak
sık bırak'ları. kurbağalar ve yakup, hâlâ nedense vrakları. edip cansever'in
kulakları. çınlamaz. çıt çıt çedene, bir de yeni başlangıçlar. abe at bi sipali
de müzik kutayım sana. yüzyirmibirinci şarkı lütfen. ortadaki sigara.
frekanstaki radyo ya da radyodaki frekans. başındaki dikili ağacın bayramdan
bayrama yeşermesi. köy mezarlıklarının havası dostum sende. anonim taşlar var
bak kalbinde görüyor musun. o olmasa başka bir o'nun seni gelip ö'peceği
gelmişmiş. onlara basıp zıplayarak ıslanarak gelip geçtiler. "'aşk mıdır
bu?' bilemiyor"sun orhan gencebay. müzik başlıyor. ve susuyorsun. bir
ölünün ilk sözünü hâlâ bilmiyorsun.
öyleyse dağılalım. ama hayat, böyle yapcaksan oynamayalım.
ayrılmayalım ayrılmayalım. nasılsa komşuyuz şunun şurasında. duanın şurasında:
'min şerrin min belain min fitnetin şuara'sında. komşiya. komşunun yazı var
kışı var. keyfin yazı var kışı var. kelimenin de öyle. kasım-aralık ocak-şubat.
iki aylık dergiler bat. üryan geldin büryan gidersin. korkar bundan tüm şuara
kullanılmış mıdır daha önce gibilerinden. kadında bekaret gibidir şiirde klişe.
ne var ki bir güzeli bin kişi sever biri alır.
kloroform kokuları. bu hayat derbentinin korkulukları. diyorum
diyorum işte bura. burda dur taksici, aşağıda bir arkadaşa bakıp çıkacağım.
sonra da balkona konacağım.
baba bana hiç balkon almadın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder