ama arkadaşlar iyidir



14.02.2010

geceleri sokak lambalarına yakın bölgelerde tuttuğum nöbetlerde ışıktan faydalanarak birşeyler karalıyorum, sonradan hiç hoşuma gitmiyor okuduklarım. bu, herkese olan hoşuna gitmemekten biraz daha farklı çünkü o duyguyu da iyi biliyorum.

buradan çıkış hakkında hayal kuruyorum nöbet tutarken. nasıl çıkacağım konusunda kararsızım.

ilk şık, siyah bir mercedes ve üç tane siyah takım elbiseli, kirli sakallı izbandut kiralayıp, tam ben çıkarken onlara elimi öptürmek -"geçmiş olsun ağam"- ve valizimi onlara verip mercedes'in arka koltuğuna kurulmak. giderken kadir tapucu'dan yüksek sesle dönüşüm muhteşem olacak çalacak. woofer'lar çatlayacak. boynumda beyaz atkı.

ikinci şık, ogün samast ya da mehmet ali ağca'da olduğu gibi tanımadığım fakat güncelliğimden dolayı bana hayran olan bir kadın buraya gelip bana evlenme teklif edecek, çıkışta da bir gazeteci ordusuyla beni almaya gelecek.

üçüncü şık melih gökçek'le anlaşma yapıp, şehrin bütün camilerinden ve diğer hoparlörlerinden yaslı gittim şen geldim çaldırıp tüm tertiplerimle vedalaşacağım. nizamiye'ye tükürüp ulus dolmuşa bineceğim. soluğu bentderesi kerhanesinde alacağım.

çok kötü esprili şıklardı di mi üsttekiler. bunları nasıl düşündüğüme ben de şaşırdım di mi. şimdi de doğru cevap olan asıl şıkka gelelim, evet kimsenin beni almasını istemeyeceğim. sabah altıdan itibaren alınabilen tezkeremi alıp altı otuzda çıkmış olacağım. dört altı'ya giden nöbetçiler dönerken beni görecekler, iç geçirecekler, ben de onlara bakıp iç geçireceğim. ve sessizce yol alacağım. biraz yürüyüp bir taksiye atlayacağım.

ne demiş şair; istersen sessiz gel, haber vermeden.

Hiç yorum yok: