ama arkadaşlar iyidir



13.11.2010

-çok mu çirkinim sence?
-hayır, kesinlikle değil. bununla bağlantılı olduğunu da sanmıyorum.

arkadaşım ömer aradı. herkesin dokuz günlük bayram tatiline doğru aktığı bir cuma akşamını güzelce değerlendirip öyle çıkmak istemiştim tatilime. fazladan bileti varmış, gelir miymişim. levent yüksel, volkan öktem ve ant şimşek'in kurduğu sıfır km. adlı grubun konseri için. giderdim elbet, müzik piyasasından da epeydir uzak düşmüştüm zaten. hem levent yüksel'i görmek bana her zaman iyi gelmiştir, deli bakışları olan ama gülen bir yüzü var. konserin yapılacağı mekanın adını duymuştum ama içerisini bilmiyordum. onlar! gelmeden önce üç bira attım artık tek kişi müdavimi sayılabileceğim barda. orada ilk defa o akşam çalan bir grup pink floyd'dan hey you ve shine on you crazy diamond'ı neredeyse tamamen hakkını vererek çaldıklarında konser için söz verdiğime çoktan pişman olmuştum bile.

geldiklerinde saat onbir olmuştu ve zaten konser başlamak üzereydi, ve sadece iki kişiydiler. çiftlerin yanında tek olmak gibi bir kaygım olmadı pek, genelde öyleyimdir zaten, bu pek sorun değildir benim için ama yine de o akşam için bir konser mekanına üçün biri olarak girmekten pek hoşlanmadım, girdim o ayrı mesele. ve düşündüğüm gibi de bir mekan çıktı. sevmiyorum insanlarin boyle ayakta durup ickinin ve muzigin etkisiyle salindiklari mekanlari. of course i'm capable of feeling and doing like that, but... yani, bir yerde mi okumustum, dans etmeyen bir erkekten korkun diyordu kadinlara, durust olmadiklarindan dem vuruyordu. dogrudur, sozum yok, zaten ben dans ederim ki, yeterince durust degilimdir ama yine de korkmaniza luzum yok.

-yeter ki burda ağlamayın. şunu da sırtınıza geçirseniz iyi olacak, elinizde durmasından iyidir, üşüyorsunuz ayrıca.

bira da çok pahalıydı zaten. ve ama beni yıkan daha farklı bir şeydi, örneğin, o insanlar oraya o müziği dinlemeye gelmemişlerdi. onlar eğlenmeye gelmişlerdi. konsere ara verildiğinde tam da mekanın içeriğine havasına entropisine entalpisine yönelik çalan müziklerden ve insanların buna takındıkları fly fly away tavrından belliydi. ömerle sevgilisi de pek hoşlanmamışlardı, ömer beni tanıdığı için istediğin zaman gidebilirsin dedi. durur muyum, tamam şunu içeyim kalkarım dedim ve kalktım. onlar da çıktılar benimle ve ayrıldık.

otelime doğru ilerlerken, bir kız gördüm bankta, bir elinde cep telefonu bir elinde miller şişesiyle ağlıyordu, ve etrafında dolanan sinekler, bundan iş çıkar mı bakışları. bugünlerde epey meşhur olan ve çoğunluğa çok da yakıştığını düşündüğüm kısa şort ve içinde ince renkli çorap. tam tarif edemedim de anladınız işte. etrafta dolanan sineklerin gecenin ikisindeki bu kıyafetten de etkilendikleri belliydi. bir süre uzaktan izledim. yanında bir araba durdu, içinden biri indi, kız reddetti. iki amca gitti yanına reddetti. miller'ı aldığı marketteki eleman gitti reddetti. ağlamaya devam etti elinde telefonuyla.

şimdi, burası çok önemli. ben de diğerleri gibi miydim, burdan iş çıkar mı diye düşünerek mi oturacaktım yanına, teselli süsü verip sohbet etmeye çalışarak mı oturacaktım, etraftaki çakallardan rahatsız olduğumdan mı oturacaktım, ağlayan bir kadına dayanamayacak mıydım, vicdan meselesi mi yapmıştım derinlerimde. tam olarak bilmiyorum, ayrıca nedenselliğe de son günlerde hiç mi hiç inanmıyorum. gittim yanına.

-burda ağlamasanız iyi olacak?
-(sessizlik)
-bakın etrafta bir sürü çakal var. şurda bekleyen arabanın içindekiler sizi gözlüyor.
-(telefonla aramaya devam) (ağlamaya devam)

tertibim malatyalı timur'dan müslüm gürses'ten bir kadın tanıdım çok ağlıyordu'yu söylemesini rica ettim gece iki dört nöbetinde. elbette ahmet abi dedi.

-açmıyor mu?
-(sessizlik)
-açmazlar bazen. evinize gitseniz orda arasanız? mesaj bıraksanız en azından evdeyim diye, belki oraya gelir.
-ateş versene!
-yakınlarda bir yerde midir? yakınlardaysa beraber gidelim.
(bir hıçkırık daha) (o sırada iki kişi daha geldi sırnaşmaya, problem mi var dedi bağlanmış saçlı çük kafalı) (yok dedim, problem yok, savuşturdum başından, başımızdan)
-yakınlarda değil.
-yeter ki burda ağlamayın. şunu da sırtınıza geçirseniz iyi olacak, elinizde durmasından iyidir, üşüyorsunuz ayrıca.
(habire arıyordu ve aradığı numara habire ulaşılmazdı)
(biradan bir yudum aldı ve hızla kalktı gitti) (arkasından da o köşede duran araba, ve diğer iki kişi, ve epey uzaktan da ben)
(hızlı yürüyordu, benim yetişebileceğim bir hızda değildi. ama araba yetişti ve içinden bir kişi indi. ne konuştular bilmiyorum ama geri püskürttüğünü biliyorum. arabaya binip devam ettiler arkasından. sinirlenmeye başlamıştım. sonra arabanın giremeyeceği bir ara sokağa girdi allahtan. devam ettim takip etmeye. sapık mıydım neydim. orda bulunan güvenlik elemanına sordum, demin bu sokağa giren kız nereye girdi diye, kısa şortlu bayan mı dedi, evet dedim, şu bara girdi dedi, ben de girdim ve barda oturuyordu, yanına oturdum, içki söylemişti, bir bira da ben söyledim. ne olursa olacaktı artık, dayak yemeye de razıydım, o kızı evine sağ salim gönderecektim, vicdanımın buna o an acaip bir şiddette ihtiyacı vardı. son günlerde içip içip sızmaktan başka bir heyecan da yoktu zaten hayatımda, en azından işe yarardım belki gecenin o saatinde. delikanlı mıydım, kadir inanır mıydım, çok mu film izlemiştim, düşmüş kadınlar ilgimi mi çekiyordu. bilmiyorum.)
(barmenden rica etti, emin'in telefonu var mı sizde dedi. eleman emin kim dedi. hani burda çalıyor ya. ha onun yok ama arkadaşı x'in var. verir misin dedi, aradı. emin orda mı dedi. karşıdaki, yok dedi herhalde. beni göt gibi bıraktı burda dedi çocuğa. napıcam ben şimdi dedi. telefonu kapalı dedi. gelirse haber verir misin dedi. telefonu kapatıp ağlamaya devam etti. sigara içilen bölüme geçti, çakmağımı verdim. barmen o sırada benim kim olduğumu çözmeye çalışıyordu. ben de bilmiyordum zaten o anda kim olduğunu, çözmeye de çalışmıyordum, sabaha bir şeyler düşünürdüm bu konuda.)
(baktım gelmiyor, ben de çıktım dışarı, bi sigara da ben patlattım.)

-çok mu çirkinim sence?
-hayır, kesinlikle değil. bununla bağlantılı olduğunu da sanmıyorum.
(içkisini bitirip bir tane daha söyledi.) bak, (her an sen de kimsin be adam diyecek diye fena korkuyordum, bu laf benim o bir saatlik uğraşımı sıfırlayıp beni dondurucu eksiliklere gönderebilirdi.) artık ağlamayı kessen ve evine gitsen iyi olacak. görmedin mi herifler arabayla takip etti seni. ve birazdan burası kapanacak zaten.
-çok mu çirkinim?
-o kadar ağlamışken böyleysen, çirkin sınıfından ayrılıyorsun bence. bu yüzden mi açmadığını düşünüyorsun telefonu?
-evet.
-tabii konunun geçmişini bilmiyorum ama bir erkek bir kıza pek çok sebeple telefonunu açmayabilir. ama bu saatte iki ihtimal vardır biliyorsun. ya yalnız uyuyordur, ya da biriyle uyuyordur, ama uyuyordur. sen şimdi evine git ve telefonunu açtığında mesajını alınca zaten arayacaktır mutlaka.
-sen de mi geleceksin?
-hayır canım ne münasebet. benim mesaim seni taksiye bindirince bitecek.

hesabını ödedi. çıktık. taksici apo abi'yi aradım. herhangi bir taksiye de bindiremezdim, zaten zar zor yürüyordu. gelinceye kadar hiç ama hiç konuşmadan sahilde oturduk. taksi geldi, apo abi'ye sana emanet dedim.

yirmi dakika sonra aradı, "bıraktım ahmet," dedi. "sağol abi." dedim.

Hiç yorum yok: