ama arkadaşlar iyidir



12.03.2011

THAT'S AMORE

uçakta ilerlerken aklıma bir şarkı takıldı gördüğüm manzaranın da etkisiyle. mükemmel bir kadın sesi bozukluğu hissedilir aksanıyla mükemmel bir notalar teşebbüsünün ardından bulutların üstünden bıraktım ben kendimi diyordu.

bologna guglielmo marconi havaalanına indim. ben bu adı bir yerden biliyordum, ilkokulda etrafımdaki nesneleri, vd. her şeyi icat eden insanların isimlerini öğrenmeye çalışırken rastlamıştım. unutmam mümkün değildi. ve sayın marconi çok mühim bir cihazın mucidiydi, radyo. var mı ötesi.

adımın yazılı olduğu karta ve onu tutan adama merhaba yaptım. kendimi tanıttım, atladık arabaya ve kırk dakika kadarlık bir seyirden sonra otele bıraktı beni. saat öğleden sonra bir'i gösteriyordu, üç'te almaya gelecekti.

otelde ingilizce bilen kimse yoktu, neyse ki kapıdan geçen anna imdada yetişti. yerleşimi tamamladıktan sonra güneşli etrafa göz gezdirdim, elimde imkansızın şarkısı vardı. bitmesine az kalmıştı ve onu giderken otelde bırakacaktım. kimbilir, di mi ya. ya da kaybolup giderdi belki zıvana niyetine. bazı şeyler imkansızdır bilirsiniz.

fabrika ziyareti ve görüşmelerden sonra tekrar otele bıraktılar beni. otelde yemek servisi yoktu ve sanayi bölgesi içerisindeydi. bir sanayi bölgesinden biraz daha modernine ama yine de fabrikalar diyarına hareket etmiştim, makinalaşmak benim kaderimde mi vardı, trrrrrum trrrrrrum trrrrrum! trak tiki tak! akşama rasgele açık bulduğum ve yemek için girdiğim bir restoranda italyan yemek terimleriyle baş etmeye çalışırken, olmayan ingilizcesiyle yardım etmeye çalışan akdenizli sıcak garson teyzeyle ahbab olduk. sürahiyle servis ettikleri beyaz şarabı yoluma koyduktan sonra devamında bir şeyler içebileceğim bir bar/pub sordum. saat onbire gelmek üzereydi. claudia beni çalıştığı restoranın yakınında bulunan bir disco?ya götürdü. o gün dünya kadınlar günü olması münasebetiyle içeri sadece kadınlar alınıyordu, ve dışarda soğukta bekleyen erkekler sabırsızlanıyordu. benim arkadaşı olduğumu söyleyerek kapıdan diğer erkeklerin haset dolu bakışları altında içeri girmemi sağladı ve restorana döndü. içeri girdiğimde mürettebat haricindeki tek erkek bendim ve o bir rüya olmalıydı, hâlâ emin değilim gerçekliğinden. kocaman bir gece kulübü, kadınlar günü, ve ben. fantastico!

ertesi gün sabah alınma, fabrika ziyareti, iş konuşmaları, pazarlıklar, espressolar, sambucalar, limoncellolar, espriler, sigaralar, makinalar makinalar ekipmanlar.

velhasıl, that's amore aklımdan çıkmadı. gittiğim bir barda çalan gocce di memoria'yı duymak da mesud etdi beni pek fazla. genel italyan müziklerini sevmemekle birlikte

bells will ring ting-a-ling-a-ling, ting-a-ling-a-ling
and you'll sing "vita bella"
hearts will play tippy-tippy-tay, tippy-tippy-tay

dışarı çıktıkça sana yaklaştığımı hissediyorum.

"her b
iri küçük birer italyan kasabası olan parmaklarını öpüyorum"
enis akın - işte geldik (vı)

Hiç yorum yok: