ama arkadaşlar iyidir



25.07.2011

ben krepin nasıl olduğunu ilk sene kaç öğrendim, ama mazisi pek uzun değildir bilesin. peki o zaman bana bir kez yüzünü göster, merhaba filan de, ben de merhaba merhaba dersem bil ki. de'yi da'yı ayrı yaz yeter. kırmızı ruj sürme lütfen. bana kızdığında benim kavga çıkarmamı bekleme, kavga edemem ben. hep affetmek ve affedilmek isterim. kızayım istemem.

fransızca tabii, de, biliyorsun dil en iyi anavatanında öğrenir, tutup beni kolumdan oraya götürmen gerekebilir, ama orda balkon yoksa gelmem ona göre.

yani günaydın diyecektim ben sadece ama lafı her zamanki gibi uzattım. ben zaten saksılardaki çiçeklere de kıyamadım bir türlü. dalından koparılmış çiçek mi alınırmış, ya arsayı alacaksın, ya da gücün yetmiyorsa saksısını al, o da makbul. kiminin parası kiminin duası. hhhhhhhh [burda yazıyı hıçkırık tuttu]

bazen kalbimde öyle bir deprem oluyor ki her şey yerli yerine oturuyor. bazen içimde öyle birr depremi müteakip öyle bir tsunami oluyor ki dünyanın bütün cankurtaranlarını bir kaşık suda boğuyor.

dünyanın bütün floresanları, birleşin.

dünyanın küpeleri tekrar çok büyük.

bugün işyerinde iki aylık olan cıvık bir çocukla ben akşam mesaiye kalınca sohbet ettik biraz. söz ortamda bulunan eski ve iyi arkadaşa gelince, "hadi bakalım doktor, patlat bi doktor" dedi. çaresiz derdimin sebebi belli / dermanı yaramda arama doktor / şifa bulmaz gönlüm senin elinden / boşuna benimle uğraşma doktor diye dökülüvermişim. konu nerdense benim çok içiyor olmama geldi. sonra o cıvık çocuk dedi ki, "abi benim babam alkolik. keman çalar ve içip ağlar." ve cep telefonunda kayıtlı bulunan videoyu gösterdi. "ulan," dedim, "böyle bir adamdan senin gibi bir çocuk nasıl," diye şaka yollu üzüldüm. babasının o videosunu gösterirken tüyleri diken dikendi ve gözleri dolmuştu keratanın. o zaman içimden dünyanın gerçekten acayip bir kavşak olduğunu anladım.

tatile gidelim yeter.

Hiç yorum yok: