ama arkadaşlar iyidir



18.07.2011

ciddiyetten hoşlanmadığımı söylemiş miydim. süpürgesi yoncadan adlı türkümüz sanki önce bestesi yapılmış da sözler sonradan oturtulmuş hissi veriyor bana. on numara bir türkümüz. nida tüfekçi'nin albümleri çok güzel. hakediş diye tek bir kelime var. bedia akartürk, makbule kaya, seha okuş, emel taşçıoğlu, neriman altındağ, seha okuş, muzaffer akgün, arzu aldemir, sabite tur gülerman, bunlar güzel kadın sanatçılarımız, kendileriyle gurur duymakta kararlıyız. ama bir ajda pekkan öyle mi ya, ne yaptı allasen müzik adına, ben de bunu anlamıyorum, şişirme star nolcak. yeri geliyor sigaradan aldığımız ilk nefes bizim için ne çok önem taşıyor. bak şimdi, donna summer'ın da yeri ayrıdır bende kadın sanatçımız olarak. şarjı bitmek üzereyken bunu tekrar tekrar hatırlatan cep telefonumuz, şarjı dolduğunda sadece sessiz bir ışık yakmakla yetiniyor.

incir çıkmış ya pazarlara, düşünsene yaz gelmiş, ortası olmuş, sona doğru ilerliyor ki incirler olgunlaşmış. üzüm de çıkarsa bitti demektir yaz. ben göremeden bitmesi ne acı, yakıştıramadım allahımıza. atalet mi bu sanki benimki.

bana göre moment aldığını mı sanıyorsun tanrım?

suyun çalkalanması -şöyle bir durup düşündüğünde- hiç de ilginç değil. ama bazen de o kadar ilginç ki şaşarsın. msn'in bile penceresi var, gereğinde balkonu bile olur, ama benim öyle mi, bir balkonum bile yok. napıyorsun, anlıyo musun. biz bodrum'da torba kavşağından girdik içeri gündoğan'a doğru, sonra orda stabilize yolda ilerlerken -tabii ben ehliyet sahibiyim o zamanlar- incir satanlardan küçük bir kızı seçtik incir almak için. şapkası filan var. [bence güneş de kesin şapka takıyordur o kel kafasına.] incirin içinde bulunduğu bir hasır sepetimiz oldu parasını verince. incirleri de mideye indirince sepet bize kaldı. bağlarını tek tek çözdük diye hatırlıyorum, yanlışım olursa sen beni uyar.

apartmanda birinin birisi öldüğünde her zaman ilk etapta bir ölüm sessizliği gelişir. kendine yer bulur. could i have this kiss forever, ne düetti be kanka, bi de şey vardı o ara meşhur, marc anthony ile neydi o kadının adı, şey diyorlardı şarkıda, i want to spend my lifetime loving you, bomba pop zamanlardı, seviyorduk nitekim.

bana kavununu mu versen, onu da siftah edemedim bu yaz, yaz geçmeden tatsaydım. üzümler çıkmadan lütfen. eylülde gel, yok artık. duma duma dum, portakalı soydum, dün bir yalan uydurdum, ben bir yalan uydurdum, ben dün bir yalan uydurdum, başucuma astım. karanfilli var mentollü var karanfilli var mentollü var. şayet toprak reformu dolaylarında devletim beni ağa yapsa ve bana geniş bir köy bağışlasaydı, o köyün adını pekala karanfilli koyabilirdim. kızımızın adını da karanfil mi koysak napsak, pek tatlı geldi şimdi düşüncesi.

neyse, benim şimdi çıkmam lazım. adın dilimde bir hızma gibi, parlıyor, o yüzden adını söyleyip çıkıyorum. duyarsan gel.

Hiç yorum yok: