ama arkadaşlar iyidir



15.01.2014

merhaba mı marianne,

çölde çay mısın. soru işareti yok bizim mevsimlerde. rap dinleyen çocuğa evlat mı derim. rap de/da müzik midir haha. hayri irdal'ın bir sözünü hatırladım ama aartık aaaramızda bunun hiçbir hüviyeti yok. kahvehanede çay mısın. kahveye gitmiyorum yıllardır. o tarz toplu ortamları sevmiyorum, aslında sveiyorum da bi taraftan, konuşmak durumunda kalmıyor insan. insan diyerek kendimizi ötekileştiriyor muyuz acaba. sverige. ben isveçteyken hava -stockholm seni inandırsın- hiç kararmıyordu. öteki kavramı da ne meşhurdu bi aralar, ben de öyle. unutacağımı bildiğim şeyleri unutacağımı bildiğim halde önlem almıyorum ya, ben en çok buna sinirleniyorum sonrasında, aslında kızmadım, incindim sadece, kırıldım, bunu benden beklemez idim. kıskandırmak gibi olmasın marianne, tanju okan dinler misin, diye sordu. dinlerim, dedim, nerden çıktı ki, diye ekledim içimden. hangi şarkısını dinleyeyim, dedim. öyle sarhoş olsam ki : ) dedi. o bizden biri değildi halbuki. alnımda mı yazıyordu desem, evet alnımda filan yazdığında inanıyorum artık, ama alnımı henüz görmemişti. satırlarımdan mı damlıyordu desem, evet bu da doğru, ama onları da görmemişti. ee hani bunun şerbeti.

şey diyorum marianne, şimdi benim televizyonum yok. son kusur yıldır tv izlemiyorum. ha bulursam kaçırmam o ayrı ama yani ne gerek var bilemedim şimdi, evet film izlemek için gerekli, ama film de izlemiyorsa insan, -bak yine yaptı- ya da insanlar çok canı sıkılmış olmalı. hem de pişman herkesten. ben bir yönetmen olsaydım -hiç alakam yok ama- bir mandalina çekirdeğinin yere düşüş ve sonraki hareketi sahnesiyle başlayan bir film çekmeden sinemaya adım atmazdım. çekirdekleri olmayan mandalinalara inanmıyorum nihal, ah pardon marianne, çok afedersin, nihal şiirin birinden dilime dolanan bir isim sadece, nihal diye birini tanımadım bile ömrü hayatımda, şiiri çok kereler okuduğumdan. ama lütfen, uzatmazsan sevinirim.

bak aslında inanmayacaksın biliyorum ama ben hiç uyumamak istiyorum inan marianne. yani uyumak pek sevdiğim bir şey değil. hatta hattat keşke beni uyurken çizse ve kendimi o halde görüp uyumuş uyanmış olduğuma inansam. ama yetmiyor leyla. eyvah marianne,

bazı dışardan gelen sesleri yağmur sesi gibi getirmiyolar mı kulağıma, gerçekten dalga mı geçiliyor benle acaba diye şüphelendiğim oluyor marianne. daha dün baktıydım aya, göğün alnına bozuk para yapıştırılmış gibi geziyordu. şu türkü sözü hakkında ne düşünüyorsun marianne, türlü donlar giymiş gülden naziktir. bence çok cezbedici. tam kendimi ifade edecektim ki çayda çıra olduğunu öğrendim marianne, ya da bu meseleyi sonra konuşalım. neden biz hep suçluysak, suçlu gibiysek, suçlu gibiymişsek, suçlu gibi hissediyormuşsak.

bence karabiberde pek çoğumuzun farkında olmadığı bir gizem var. karabiber, soframızın büyücüsü.