ama arkadaşlar iyidir



19.10.2009

yazmak ne zor imiş zo

akrep tarafından sokulmuş olmayı biliyorum, deneyimledim, öyküsü var, komik. birisi üstünü açtığında örtmeyi biliyorum, düşünebilirim bunu, güzel şeydir. yoğurt mayalamanın inceliklerini bilmem ama görünce anlarım. bahçıvanların nasıl çalıştıklarını gördüm, bizzat tecrübe sahibiyim küçükten. saksı toprağını değiştirmeyi bilirim, zamanını da az çok kestirebilirim. içine su koyduğum bir toprağın kil kum oranını suyun aşağı geçiş hızına göre anlayabilmek sadece bana verilmiş bir yetenek değil, ama bununla ilgili tek bir kelime edebilmek gerekir insanlarla, ama bunlar pek konuşulmuyor değil mi aramızda. inşaatların önündeki kumları suyla karıştırıp içine elimizi sokup mağara yaptığımız günleri hatırlayabiliyorum, ama bunları hatırlayabilmem için bir hatırlatıcı lazım gelir, deniz kenarında kumdan kale yapmadım ama yapan bir arkadaşım olsun isterim. çok sarnıç gördüm, görenleri içine girenleri dinlemek isterim, sarnıçları başkalarının dilinden de duymak isterim. duymaktan da ziyade bir sarnıç ziyareti gerçekleştirmek isterim, işte bu yüzden mesela sen. file ile sebze meyve taşımadım hiç, sadece süpermarketlerde filelere konmuş soğanlar limonlar canlanıyor gözümde ama bir pazar arabası önümde düşünceli ayaklarla hanımı takip ediyor olmak bir hayaldir yine gözümde. otobüs duraklarına dayanıp ellerimin durakların demirlerinin küfü gibi koktuğu anları unutmam. sigara içtiğim zamanlarda kokusu ellerimden gitsin diye bozuk para oynadığım zamanları da, hiç de sevmem o metalik kokuyu. yaşlı insanlara, yük altındaki genç kızlara yardım etmeyi severim. centilmenlikten filan değil, başka bir türlü bir şey bu, benim istediğim, dil çıkardım burda. kara kedi görünce saç çekmek mesela basit bir şeydir. ya da ne bileyim ‘ben kendimi gülün dibinde buldum’u kim söyler diye sorabilirim durduk yere sana, bilmen gerekmiyor elbette, ben sorabilirim sadece, bunu da bilmen gerekmiyor. hiçbir şeyi bence bilmemiz gerekmiyor, ama yine de gerekli gereksiz ne çok şey biliyoruz, ya da gerekli gereksiz bilmediğimiz yine ne çok şey var, hımm ilgin. soğan ekmek nasıl yenir bilirim, taze soğanla özellikle, dalından. ıslak bir mendili kasketinin altına takmış serinlemeye çalışan bir köylü amcayla görsen şaşarsın aram nasıl iyidir. sümüğünü selpaklardan ziyade mendillere silen bir nesildenim, ne kadar da tasarrufluymuşuz di mi. sigarayı kulağımda taşımadım hiç, ama lisede yeni başladığım zamanlarda babam anlamasın diye pakedi çorabın içine soktuğumu hatırlıyorum, ha bir de ayakkabılarının arkasına basarak yürüyen dayıma özendiğimi de  bana masaj yap istiyorum anlıyo musun, tabii her şey karşılıklı. pencerelerin önünde boy boy saksılar olması tercihimdir elbette.

bu kadarı da fazla.

Hiç yorum yok: