ama arkadaşlar iyidir



4.02.2011

bulunca dinlediğim şarkılardan bazıları

sting - mad about you: bu şarkı, hepimizin sevdiği saydığı şarkılardan elbette. şimdi albüm adı vs verip de ansiklopedik bilgiye girmeyeceğim. eminim çoğunuz bu şarkıyı benim öğrenişimden daha önce keşfettiniz. ama benim için bu şarkı mecidiyeköy'de anlam kazandı. 7eleven denen bir mekanda sarhoş bir kadıköy gecesinin sonlarına doğru. i'm lost without you.

sade - no ordinary love: sade, evet duru ses, kadın sesi, yıpranmış kadın sesi, böyle bir ton var. kendisinin yorumunu çok severim. , daha sonra deftones cover'ıyla da tanıştığım bu şarkı, sade, your love is king, ve niceleri. güzel güzel.

ian brown - sweet fantastic: şarkılar hakkında pek yorum yapmak istemiyorum. ben winamp'ı açtığımda, kafam güzelken keşfettiğim zamanlarda defalarca dinlediğim ve sonrasında uzak kaldığım bu şarkıların biraz üstünden geçiyorum. bu şarkıdan sonra aynı albümde bulunan solarized'ı ve başka bir albümden so young'ı tavsiye ederim.

mavi sakal - ben kimleyim: bu albümün hikâyesini birkaç önceki sayıda anlatmıştım. şimdi seçti winamp rasgele.

ferdi özbeğen - gündüzüm seninle: her dinleyişte yeni yeni keşfettiğim bir şeyler var bu adamın ses tonunda. tavernacı filan deyip hor görürdüm, ama giderek, gün geçtikçe hayranlığım artıyor bu ses tonuna. bu şarkının tamam kendisi güzel ama yok yok yalan deme, büyük adammış kendisi. albümlerinin filan kapaklarına bakıyorum da, şöylesi bir fotoğraf camlanıyor gözümde. fotoğrafçı ön taraftan çekiyor, bir piyano var, ben piyanonun başında oturur vaziyetteyim, gövdemden yukarısı görünüyor sadece fotoğrafta, siyah bir takım elbise, beyaz gömlek, siyah kravat, yanımda da ayakta bir kadın, gülerek çalmaya devam ediyormuşum hissi veriyorum fotoğrafa bakana. hımm. ilginç.

ömür göksel - ağlıyormuşsun: yukarıdakine benzer bir tonlama, söyleyişte bir boşvermişlik, bir kalenderlik, bir kadirşinaslık bu adamın sesinde de var. ben çok kıymetli buluyorum bunu. gittiysen gittin, başlatma gidişine deyip, kadehe sarılan bir duruş var bu şarkılarda. bi acaip.

hacı taşan - bugün ayın ışığı: dünyanın en güzel türkülerinden. sözleri bi kere bambaşka.

moby - extreme ways: kabaca bir hesap yaptım, bu şarkı beni iyi bir kafayla direksiyona geçirip yediyüz kilometre yol yaptırabilir. bu da demek olur izmir'den istanbul'a varmama az kalmıştır, bi dinlenme tesisinde yüzümü yıkamaya filan inmişimdir.

john lennon - stand by me: program şarkıları rasgele seçiyor ve ben sevmediklerimi atlıyorum, sıradaki ilk sevdiğim şarkıya takılıyorum. bu da o klasik umut pompalarından biri. meşhur, malum, meşum.

cathedral - solitude: black sabbath'ın farklı bir dönemlerinde icra ettikleri farklı bir şarkılarının cover'ı. kendilerinden dinlemeyi elbette tercih ederim ama şansımıza bu çıktı. dur ve dinle ve dur şarkısı. çok yoğun bir şey. fena kıvamlı.

bruce sprinsteen - protection: bu concon şarkı sanırım üstadın kendisine ait. donna summer yorumunu da çok beğeniriz çekirdek ailecek. manidar ve keyifli, dinlemeye devam ediniz.

nida tüfekçi - çamlığın başında tüter bir tütün: çeşitli kaynaklarda ziya'nın türküsü olarak da geçiyor olmalı. nida tüfekçi ve neriman tüfekçi birlikteliği apayrı bir dünya olmakla birlikte nida bey'in gönlümde yeri çok yüksek katlarda ve bol manzaralıdır. bu türküde şöyle de bir söz var, acı çekmeyenin yüreği bütün, paylaşmak istedim. ... nida tüfekçi demişken, şu derenin alıcı, yorumuna değinmeden geçmemeliyim, iz bırakırım. edalım amman amman, sahi edalı nasıl olunuyor bilen var mı aranızda değerli genç kadınlar. peki, o halde aynı sınıfa mensup olan şu türküye de değinelim, süpürgesi yoncadan. durup düşünelim bence, süpürgenin yoncadan olması ne demektir. bedia akartürk'ün de çok haz alarak yorumladığı belli olan bu türkü de kıymetlilerimizdendir, kaldırır adamı kendi kendine odasının orta yerinde zıplatır. ama nida tüfekçi sazları ve düzenlemesi daha bir karadüzen.

the white stripes - in the cold cold night: aha, tam da dün müydü bugün müydü bu ikilinin ayrıldığını okumuştum nette bir yerlerde, isabet oldu kendilerinden bir cover'a tesadüf etmemiz. şarkı güzel, onlar napsın ki.

schiller mit heppner - dream of you: bak yine concon şarkılara geçti bizimki. ama özellikle müzik sözkonusu olduğunda hiçbir zaman yiğidin hakkını yememişimdir, yine de bu elemandan i feel you dinlemeyi her zaman tercih etmişimdir.

nick drake - sunday: oldu mu şimdi o şarkıdan sonra bu şarkı. çeşitli insanların ruh hallerinin gelgitlerine benzedi bu iş. intihar yüreklisi nick drake'dan bir hoş sada, huzurlarınızda.

empyrium - moonromanticisim: bir arkadaşımın flütüyle yorumladığı bu doom şahanesi, nefesinin seslerini duyuruyor, üzgünüm size yollamam lazım.

ercüment batanay, müzeyyen senar - leyla'm leyla'm: birlikte elli yıl adlı bu yüzyılların birlikteliği albümünden ercüment batanay üstadın sesiyle kayıtlar altına alınmış bu şarkı. hani bu tambur üstadının sesini, şarkı söyleyişini duyduğumda benim kıyasıya, beis yok ağlıyasım gelir. çok fena bir şey. öyle bir şey ki, müzeyyen senar, bu adam onun arkasında çaldı diye ne kadar gururlansa yeridir.

müzeyyen senar - çok geceler bekledim: üstadenin odeon yıllarından kalma bu kaydında, sesi henüz bozulmamış ve harika bir berraklıkta, bu şarkının yeri de ayrı tabii, eskişehir yıllarımdan kalma. kalbimi hep boş tuttum / gelir girersin diye.

orhan gencebay - tanrıya feryat: bu şarkının açılışını benim anlatmamla anlamanız mümkün değil. dinlemeniz icap eder. babamın en sevdiği orhan gencebay şarkısıdır, bendeniz de severim. babam dedim de, dün babamı gördüm, somut ve gerçek olarak. hoşgeldin oğlum dedi, sarıldık. omzunu tuttum, yorgun görünüyorsun dedi, hayat yordu beni baba dedim, gülüştük. babamla böyle arabesk şakalaşmalarımız çoktur. iyi anlarız birbirmizin dilinden. benim hâlâ anlayamadığım şeyse hangimizin daha çakal olduğu. ben mi onu yürütüyorum o mu beni; muhtemelen o beni yürüttüğünü düşünüyor, bense onu suya götürüp susuz getireceğimi düşünüyorum. babamı gördükçe duygulanıyorum, bildiğin duygulanıyorum, ağlıyasım filan geliyor. turgut uyar'ın palyaço şiiri geliyor aklıma. bu meseleyi açmam lazım.

enrico macias - beyrouth: bu benim pek saydığım amcadan güzel bir yorum. fransa'da akrabam olsun ve rahat rahat gidip geleyim isterdim hep, pekala kendisi olabilirdi kendisi.

feryal öney - hata benim: bu güzide eser, güzide'ye saygılarımla bu arada, benim güzidemde yurtdışlarında filan konservatuarlarda okutulacak derecede müthiş bir bestedir, neşet ertaş'a mensuptur. kardeş türküler solistliğinden tanıdığımız feryal hanım da hoş yorumlar. ama bestenin kendisi ayrı bir dünya. hani bir sorgu memuru, onun işi sorgulamaktır, sana gelir ve sen potansiyel suçlusundur, sana gelir ve sen kesin suçluymuşsun gibi sorgulamaya başlar. işte orda yapması gereken, sorguya başlamadan önce seni yüzde yüz suçlu kabul etmek, ve meslek icabı da seni sorgulayarak aklamaya çalışmaktır.

anlattım mı? hata benim günah benim.

Hiç yorum yok: