ama arkadaşlar iyidir



17.11.2009

bi yokuş vardı, penceresine bakıyordu yurdun. ya da yurdun 207 no'lu odasının penceresi o yokuşa bakıyordu. arabalar zorlanırdı yağmurlu havalarda o yokuşu tırmanmakta. arnavut taşlı bir yokuş, taşlar saysan sayılır, maçka'ya doğru yükselen bir yokuş ve yurt. bir taraftan da itü devlet türk musıkisi konservatuarına bakan bir yurt, başka bir yokuş başından konservatuar öğrencilerinin çalgılarının sesleri yükselirdi. içerde, kalorifer peteğine yaslanmış dışarıyı seyreden bir çocuk, kulağında walkmaniyle kış geldiğinde, birtakım şarkılar dinler. akşamlar filan olur. kaloriferleri ateşler yüzleri isli adamlar. birtakım duygular eksilerek çoğalmışlar on yıldan bu güne. birtakım insanlıklar. birtakım ayrılıklar. ayrılıkların takımyıldızları, takımadaları filan var. her ayrılık bir takım tutar ve o takımın peşinde gider, diğer takımsa küme düşer. walkmani ayırt etmez kulakları çocuğun dış dünyanın seslerinden. kuklaları da bu bakımdan sever. insan acılarını büyütmemeli, çocuk büyüdükçe acılar sabit kalmalı kendi büyüklükleriyle. çünkü gebedir tüm genç kızlar yeni acılara. duyuyor musunuz beni hacılar, gittiniz kutsal bellediğiniz mekanlara, biraz da buraları tavaf edin. biraz da bizim taşladıklarımızı taşlayın. yurttan yağmuru seyreder bütün çocuklar, ellerinde play tuşu. rewind, forward. rw, fw. hayat geri sarılabiliyor bazen ne güzel. kar yağdı mı o daha bir güzel seyredilir kalorifer peteğine yaslanılınca, bacakları ısınır hatta yanar çocukların. arabalar çıkmakta zorlanır. hayat gibi hani yaşanılan. patinaj yapıyoruz o halde bazen, ama çıkıyoruz nitekim. ya çamura saplanan ya yağmurda kayan tekerlerimizin altına bir tahta, ya da birileri sağolsunlar ittiriyorlar. çıkıyoruz, yokuş başını görünce anlıyoruz ki dünya yuvarlak, ve döner, ve çocuklar dönme dolapları, atlı karıncaları sever.

arasıra lunaparka gitmeli insan. el ele olmalı.

Hiç yorum yok: