ama arkadaşlar iyidir



24.11.2009

insanın çok güçlü hoparlörleri var olabilir ama bu yine de her dem sesli biri olmasını gerektirmez. istediği zaman açabilir sesini sonuna kadar, hatta kızdırırsanız basslarıyla kalbinizi bile gümletebilir, bazen cızırdarsa şaşırmamalı bu yüzden. keyfi yerindeyse çıstak dubstak dub tıs dış tıs.

çok güçlü hoparlörlerim olsun istiyorum ama bir o kadar da portatif/minyatür olsunlar ki onları istediğim yere götürebileyim. sözgelimi benimle birlikte mezara kadar gelecek kadar sevsinler beni hoparlörlerim. merak etmeyin yalnızca yalnızken açarım seslerini, ancak o zaman kullanabilirim tüm kapasitelerini, o yüzden rahatsız etmem kimseyi, misal davut bile hiç söylenmedi bana, "olum sen evde miydin yahu, bazen korkuyorum öldü mü bu çocuk diye."

bir de şey istiyorum hayattan, çok büyük bir akvaryumum olsun. farz-ı muhal çok büyük bir evim var ve bu evin kocaman bir odasının tamamını akvaryumuma ayırıyorum. çok mutluyum. hatta abartmak gibi olmasın arasıra kendim de içine dalıp dünyaya bir de balıkların gözünden bakıyorum, fena mı olur.

bugün biraz ağırdan alarak işimin parçası olan bir ayar yapıyordum. ama hakkaten de ağırdan alma olayını abarttım. sonra iş arkadaşım ela demesin mi, "senin de elin ne kadar ağır, sutyeni kaç dakikada açıyorsun sen!" fena güldüm.

bu onun işi olsa dahi bir insanın önüne boyaması için ayakkabılarını uzatmak; ya da; törpülemesi, cilalaması, vs. için tırnaklarını, hele hele ayak tırnaklarını uzatmak, bana garip geliyor, anlayamıyorum. haha, anlayamadığım şeyler sadece bunlar olsa, çok mutsuz olurdum kesin, ama çok fazla olduğu için mutlu ve mesudum, müsterihim hayattan yana.

bir şaire bir kitabını imzalattım haftasonu. aslında web dünyasından tanığı olduğum üzere bu adamın ikiyüzlü olup olmadığına dair şüphelerim var ama izmir'in yerlisi olup izmir'de oturan bu adamla tanışmak istedim. çünkü kendisi geceleri çöp toplayan, hurdacılık yapan bir şair. onu göreceğimden emindim çünkü yakın arkadaşı olan ve benim zerre sevmediğim başka bir şairin imza günü vardı, ve o da onunla gelecekti. neyse ki hesapladığım gibi oldu ve sevmediğim arkadaşıyla muhatab olmadan kitabını imzalattım. maksadım kitap imzalatmak da değildi, onu bir araç olarak kullandım şairle tanışmak için. kitaba bakıp, "bunu nerden buldun?" dedi. eski bir kitabının ilk basımıydı çünkü. "buldum işte!" dedim. adımı sordu, imzaladı. altına klişe bir not düştü, rasgele bir sayfa açıp oradan bir dize yazdı. izmir'de şiir konuşacak birini aradığım için bu adamla tanıştım ve ileride kendisini arayıp görüşeceğim. muhtemelen şarap içip balığa gideceğiz hatta, yo hurdacılığa geri dönmek istemiyorum. aynı zamanda yeni şiiri de takip eden biri, bu güzel. bana baktı, "yörük müsün sen?" dedi, "böyle saçların dik dik." "evet." dedim. nereli olduğumu sordu söyledim. mesleğimi, şiire ilgimi. "yirmisekiz," dedim, "hayır bekarım" dedim. "belli, evli olan gençler ölü gibi bakıyor, sen canlı canlı bakıyorsun!" dedi. içimden, 'bir gün ben de evleneceğim ve hiç de ölü gibi bakmayacağım' dedim, hissettirmedim. acelesi vardı, bunları onunla daha çook konuşacağımızı hissettim. memnun oldum ve ayrıldım oradan.

Hiç yorum yok: