ama arkadaşlar iyidir



8.11.2009

yağmur başladı. bu haftasonu izmir güzel bir iklime sahne oldu. şehre indim yine, eskişehir'den yakın bir arkadaşım beni ziyarete geldi, demin onu uğurladım. uzun bir aradan sonra mektuba benzer bir şey yazdım. içki içtim biraz. dünyanın en leş otelinde konakladım iki gece, arkadaşımı da götürdüm, başka bir arkadaşımı orada kalmaya razı edebileceğimi sanmıyorum. kitap aldım, hayatta en korktuğum şeylerden birini yaptım, birine kendimden tavsiyeli kitap yolladım. düşündüm ki her sezar'ın bir brütüs'e ihtiyacı var. şimdi elimde dino buzzati'nin tatar çölü var, hadi beraber okuyalım. alsancak'ta bir çocuk var, kıbrıs şehitleri caddesinde sokağa serdiği tezgahta kukla oynatırken görüyorum bazen, yansımalar'dan bab-ı esrar'ı çalıyor oynatırken, çok fena bir şey, görmenizi çok dilerim. bazen alkolik bir adam takılıyor yanına, çocuk kukla oynatırken adam ağlıyor. keşke büyüdüğümde yönetmen olsaymıştım, o sahneyi yaraşır biçimde filme alır size izletirdim. hayatımın en güzel kuklalarını bir arkadaşıma hediye ettim, belki atmıştır bile onları. izmir'den yıllanmış şarkılar adlı bir albümde rebetikolar serisinde bournovalia diye bir şarkı var, bornovalı güzel bir kız geçiyor aklımdan onu dinledikçe, ya da bornova'ya gittikçe, göremiyorum. sizin de bildiğiniz gibi bir şehri güzelleştiren şeyler içinde size eşlik eden insanlar olabiliyor bazen. izmir bu haftasonu, geldiğimden bu yana ikinci kez güzelleşti benim için. yakın kitabevi'nin çalışanlarını seviyorum, bu şehirdeki sahaflar nerde acaba, hurdacılar, bir an önce onları bulmam lazım. sütyen çok önemli bir aksesuar, özellikle kurdeleli olanları, servis beklerken gözüm takıldı. kurdelenin kurdelanın kordelanın yakışmadığı yer az zaten. ha bir de kortejo diye bir kelimeden haberdar oldum bugün, onu da bu haftanın kârları hanesine çentikliyorum, onu araştırıcam. sonracığıma, ne diyecektim, sana dedim tabii, gülmemiz gerek. ne zamandır afili bir cümle kuramıyorum, ahlar tuttu galiba, artık yazamıyacağım eskisi gibi. zeki demirkubuz kıskanmak diye bir film yapmış, haberim bile olmadı, uzak kaldım. reha erdem altın portakal almış. hep mış yani. orhan gencebay ne kadar da kibar şarkı söylüyor, kıskanıyorum. kollarımdaki yanıklar dikkat çekici seviyeye ulaştı, napayım iş kazası. haha mesleki deformasyon. hanife abla tişörtlerimi yıkamış ben yokken, bu yumuşatıcının kokusunu da kazıdım cevherime. sahi sen nasıl bir koku . son günlerde ilginç ve tuhaf kelimelerini çok kullandığımı fark eyledim. en son on yıl önce gördüğüm aynı liseden aynı dönemde mezun olduğumuz bir arkadaşı gördüm bugün, karşılıklı şaşırdık. karşılıklı şaşırmak güzel şey, tavsiye ederim. karşılıklı içmek de güzeldi bennen, eskiden. şimdi sanmoorum. ö ile istanbul günlerimizden, ısparta günlerimizden, eskişehir günlerimizden bahsettik yanımızdaki eski sevgilisine, yabancı kaldı ama ilgiyle de dinledi sanki. sahi ben nereliydim unuttum, hele içinden miydim hiç bilmiyorum. kliplerle zerre kadar aram yok. manisa'ya yusuf atılgan'ın kaldığı oteli ziyaret etmek istiyorum. benim çün önemli şeyler bunlar. şimdi ilk defa kışın boxerla gezecek kadar sıcak bir odada kalıyorum hayatımda, bu da çok önemliydi benim için, kışın ev içinde tişörtle gezmek, neydi lan o muğla'da kaldığımız ev, bırrr. hatta çikolata bile erimiş kendi kendine ben yokken, ben de erimeyeyim sakın, ama o çikolata kaplı adam reklamı güzeldi axe'ın. charlotte'un bir kadın için güzel bir nick olacağını düşünüyorum, bunun charlotte gainsbourg'un yüzündeki anlamla filan ilgisi yok, aklıma geldi şimdi. ha bir de chloe'yu da çok başarılı bulurum, bunun da günlerin köpüğü'yle alakası düşük. rus yazarların bazı kadın isimlerini kısaltarak atıyorum matrukşa petruşka manuşka filan gibi kullanmaları da hoşuma gidiyor. eşkıya'daki necdet mahfi ayral'ın oynadığı karakteri de çok başarılı buluyorum. steve buscemi'nin kendisinin çektiği ve oynadığı threes lounge adlı filmini aldım ucuzluktan, onu da izlemek istiyorum. coen'lerin çektiği filmlerde oynattıkları herkesi seviyorum sanırım. sanmak gibi de bir bağımlılığım, illa ki sanacağım, bi kez de kesin konuş di mi, yok ama. aha yağmur hızlandı camlara çarparak ilerliyor. burdaki ö cuma akşamı yine kafayı buldurup şarkı söyletti bana, izmir'i inletmiş olabilirim, sonra da kendi sarhoş oldu deli. şimdi biraz çarpanlara ayırma çözelim de keyfimiz yerine gelsin. sonra da kitap okurum. iki sevgili birbirine muhakkak kitap okumalı yatmadan önce. sonra da iyi geceler öpücüğü. haha, gerisi size kalmış.

Hiç yorum yok: