ama arkadaşlar iyidir



3.11.2009

şükrü bey tarafından klarnetle rast taksim. haydi işimiz rast gitsin. bazı insanlar bazı insanları besler sayın seyirciler, hep günaydınık değil ya, iyi de geceler. bazı insanlar bazı insanlar tarafından beslenmekten haz duyar, yemleri ağızlarına tutulsun isterler, bazı insanlar da beslemeyi sever. sevmek ya da sevilmek, bütün mesele bu. kim kimi keselemek isterse artık. hani bir türkü var, hele yar yar, zalim yar hayın yar, le le le, diye giden. yaşa şükrü bey yaşa. nur ol şükrü bey nur ol. bazı insanların sizin ego dediğiniz benimse çıkmaz dediğim balonları şişirilmek zorundadır sayın insanlar. lego gibi dizeceksiniz yaptıklarınızla onların egolarını, onlar da bazen sıkılıp yıkacaklar tam da siz son hamleleri yapmak üzereyken, bazen de ne de güzel oldu deyişinize kadar bekleyecekler yıkmak için. illa yıkmak zorunda mıdırlar peki, bu sorunuzu güzel bir soru olarak değerlendiriyorum ve evet diyorum, her şey yıkılmak üzere kurulur, yoksa kurulumun bir anlamı kalmaz. tıpkı her insanın ölmek için doğması gibi. dün diyor ki stajer gençlerden biri, ahmet abi düşünsene her insanın ölmediğini, dünya insanlar dolardı o zaman, yer kalmazdı. saf bir kızcağız, kötü değil, herkes onu tombik diye çağırıyor. lafı değiştirmek gibi olacak ama mualla mukadder mesela fena söylemez avuçlarımda hâlâ sıcaklığın var'ı, bu şarkıyı severim. bu arada, askerlere iyi davranın. etrafınızda kulağı yüzü soğuktan yanmış, koyu suratlı, kazınmış saçlı, balık bakışlı erkekleri gördüğünüzde hemen burun çevirmeyin. ne lanet bir oda burası, en ufak bir ses dışarı yansıyor hemen, hoşuma gitmedi, sevmedim. bazı insanlar bu beslenti hayatı yaşamaktan hoşlanır işte, isterler ki habire yıksınlar, isterler ki bir başka birileri de habire yeni kazılar yapsın, yeni kalıntılar bulsun, yeni buluntularda kalsın. o pezevenk kazıcılar da hoşlanır işte bundan, elbette bu onların bileceği iş ama sonunda bu onların bileceği şey ölü kazıcılığa dönmekten başka bir halta yaramaz, işin kötüsübu. delice bir banyo yaptım. kışın hoşgelmesi bundan nasibini aldı, iş arkadaşlarım güzel cümleler kuruyor bu günlerde, bense ne yaptığımın pek farkında olmamakla birlikte, uzatmaları oynamayı seviyorum, daha heyecanlı oluyor, heyelan da mesela al benden de o kadar. bazı kalıplarını da seviyorum anamın ak sütü gibi türkçemin. ama şu da var ki her halukarda deniz türkan melihat gülses'den iyidir bir incesaz solisti olarak. sigara yüzünden öksürenler çok acaipime giderdi ezelden beri, özellikle gece öksürükleri. mesela eskişehir'de alt katımda ikamet eden davut abi'yle karısı, sabah akşam sigara içer ve özellikle geceleri ökseye boğardı öksürüklerini. ben de şimdi tutuldum bu sırra hiç inanmazken üstelik. ha niye bu kadar devrik cümle kurduğum benim de merakımı cezbetmiyor değil ama şu da var ki sevgilim, elimde değil. ne demiş sami baydar amcamız: "sen ya da ben: bir sözcük." sözcüğü hep cük ekinin minnalaştırıcı anlamının ilave edildiği bir anlam olarak tasarlıyorum. kedicik'De olduğu gibi. birtakım yakın insanlarım ben çok içiyorum diye içmeye yuvarlanıyor ya da ben değişik sigara içiyorum diye sigaraya yuvalanıyor, bunu hoş bulmamakla beraber bu benim bir zehir taksimim dünyaya, dolayısıyla bu bloga +18 ibaresi manası taşıyan bir +kayıkçı mı demem lazım illa ki. maşenka veya ne bileyim buna benzer isim takışları hoşuma gider insanların birbirine, ve ben bunu çok yaparım. ben en güzel bunu yaparım. her şeye her güzelliğine hayatımın, bir isim takarım, bunu birinde keşfettim, sadece birinde yaptım, diğerlerinde abes durdu. abes'e abest diyen bir arkadaşım vardı, onu düzeltme ihtiyacı hissettim ama yapmadım bozulmasın diye. şimdilik bu kadar yeter, kontrol etmiyorum, umarım harf hatası yoktur.

Hiç yorum yok: