ama arkadaşlar iyidir



2.06.2010

küpe takmadım takmayacağım. bunca küpe varken kulağımda. piercing'im olmadı olmaz. bunca halka varken yüreğimde. bütün bunlar edebiyat mı, edebiyattan safsatadan mı ibaret? bence diil. süslü sözleri severim, gerçeklik içeriyorlarsa. soluksuz yazar soluksuz okurum, nefes boşluklarıyla okunurum.

gerçeklikten ve sevmekten bahsediyorduk di mi en son, değil mi, hem de kendi kendimize. önce süslenir püslenirsin belki, kokular sürünürsün, tıraşını olursun, sakallıysan yüzündeki fazlalık tüyleri alırsın jiletle neyim, dişlerini bir enerjik fırçalarsın. "aşk iyidir bak, duyumunu arttırır insanın e. cansever-" zihnin parlar. yazarsın yazarsın, kur yaparsın, laf çarparsın gözlerine yumuşaklıkla. flört edersiniz bir süre. elini tutarsın, öpersin. kahramanı olursun, babası abisi sevgilisi olursun. kızın olur karın olur annen olur. kahvaltılarınız olur. akşam yemekleriniz, aç karınlarınız. etrafta biriken tozlarınız. hediyeleriniz. gerçeklik daha yeni başlamıştır. gerçeklik, onu mu bunu mu giyeyim sence'ye döner artık. gömleğimi ütüler misin. bana bir çift çorap çıkarır mısın çekmeden. yıkandıktan sonra yıllardır ipte asılı duran çamaşırları birlikte katlama biçimine dönüşür gerçeklik. bulaşıkların sen yıka ben durularım tiplemesidir bazen. o tişört çok açık değil mi sevgilim, memelerin görünecek bakışıdır. o topuklarla benden uzun oldu ya neyse bakışıdır. yoldan geçen güzel bir kadına fırlattığın gayrıihtiyari gözlerinin onun tarafından yakalanması ve senin bunun farkında olmandır. kimin vakti varsa faturaları onun ödemesi. bakkala inmenin erkek vazifesi olması. sucuyu çağırmanın da. sevişmelerinizde fısıltıyla söylenen ayıp küçüklüklerin sonradan hatırlanmaması, hiç oralı olunmaması, ama bir dahaki sevişmede tekrar kulaklara uğraması. zil çaldığında ikinizden başka kimse umrunuzda olmadığından kapının açılmaması. beraberken telefonların nerde olduğunun bile bilinmemesi. ya dişimde bir şey kaldıysa'dan dişimde bir şey var mı sevgilim'e yönelme durumudur. düşülen aptalca durumlara birlikte atılan kahkahalar. aptalca durumlardan çıkan büyük kocaman tartışmalar, ardından kapıyı çekip gitmeler, gidememeler. ağlayarak öpüşmekler sarılmaklar. bunların hepsi gerçekliktir. boynundaki sırtındaki poposundaki benleri, ayağındaki yanık izinin kaynağını sadece sizin biliyor olmanız. orasındaki tüylerin rengini bilmeniz, sünnet izinizi bilmesi. evet evet bunlar gerçekliğe kayan ve tanımlanamayan belirsizliklerdir. başkalarına aptalca gelen takıntılarınızı onun bilmesi ve bunlara dikkat etmesi, onun aptalca takıntılarına söylenseniz de dikkat etmeniz. ekmeğin kabuğunu sizin yiyip, içini ona ayırmanız. arada bir özel geceler yapmanız. aklınızda aniden peydahlanan bir sürpriz yapma fikri. kargocunun birinden kıyafet kiralayıp sürprizinizi kendi ellerinizle kapıya kadar getirmeniz, onun sizi tanımaması. tatil planları. yeni bir şarkı duyduğunuzda hemen birbirinize göndermeniz. temizlik vakti geldiğini ikinizin de birbirinize hatırlatması ama sarılıp küçük aptallıklar yapmak daha eğlenceli geldiğinden yerinizden bir türlü kalkamamanız. koltuğun neresine sizin neresine onun oturacağının bütün duvarlarca bilinmesi. gece birbirinizden ayrı uyanıp hemen tekrar sarılmanız. sarhoş uyumalarınız. kusarken telaşlıca başında beklemeniz. ayda bir karnı ağrıması. halı saha maçlarında sizi izlemeye gelmesi. gecenin bir yarısı sizden su istemesi, söylenerek ya da söylenmeden alıp gelmeniz. ayrı düştüğünüzde ikide bir birbirinizi arayıp karşılıklı susmanız, ya da telefon açık kalsa, msn penceresi açık kalsa diye düşünüp hayatınızı devam ettirmeye çalışmanız. arada yaptığınız kıskançlıklarınız. ya giderse diye ileriye dönük hayaller kurmaktan korkmanıza rağmen kurmadan yapamamanız. sonra onun gerçekten gitmesi. sonra sizin gerçekten gitmeniz. giden birinin mutlaka olması. olmasa buralarda olmamanız. bütün bunlar gerçektir, olmuştur, olmaya da devam etmektedir belki. sonu nedir? üç tane sonu olabilir hayatın. delirmek. ölmek. kendini normale çekmeye çalışmak. bu üç ihtimalden başkası gelmiyor aklıma. ilk iki şık çok zor ve giden siz değilseniz daha tercih edilebilir. ama yapamıyorsanız, o zaman normale dönmekten başka çareniz yok. normalleşmek. bütün bunların tekrar yaşanabileceğinin, hem de daha tatlı daha eğlenceli daha keyifli, çok büyük bir tehlike içerse de yaşanabileceğinin farkına varıp normale dönmek. şairin en sevdiğim lafını devreye sokuyorum şimdi: "yol belli. eğ başını usul usul yürü şimdi." evet böyle demek gerekiyor sanırım. usul usul yürümeye devam etmek, içerdeki volkanların pimlerini birer birer çekip, hayatın en kalabalık yerinden içine atılan bir intihar komandosu olmak. böylesi gerekiyor bizlere. güler yüzlü, enerjik, usul ama heyecanı tükenmemiş insanlara ihtiyacı var dünyamızın. dolu deli deli dolu insanlarımız olmalı bizim etrafımızda. yıkılmış tükenmiş yıpratılmış, delirmeyi ölmeyi denemiş olabiliriz, ama bunu yapamayacağımızı anladıktan sonra kendimizi boşluğa salmış değil de çabaya alıştırmış olmalıyız. içi yanan içi ezilen ama yine de içini dökmeye karşı bile insan arayan, yani arayan kişilere tutunmalıyız. araması tükenmişler zor oluyor. tabii benim gibi alkoliklerden de uzak durabilirsiniz :) ona bir şey diyemem. ama üşenmeyip aşağıya bir şarkı koyduk onu indirin bari.

hem ne demiş şarkıcı, "katıla katıla gülmemiz gerek."

Hiç yorum yok: