ama arkadaşlar iyidir



27.06.2010

sakallı günlerin sonuncusu

merhaba ben jüpiter. etrafında dolanıyorum. gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar filan var. bu haftasonu tatil yaptım. sıcak kumlara bastım. denize daldım. rüzgâr esti üşüdüm biraz. bira içtim biraz. şarap da içtim. ha şunu unutmamalıyım ki sangria da içtim ikram üzerine. salsa yapan bir çift arkadaşımı videoya kaydettim, çok lezzetli görünüyorlardı. ben de özledim. yüzümün fotoğraflarını çektim, çok kötü görünüyordum, güneş gözlüğüm olmadı mesela hiç. limoncello da içmiş biriyim, hem de yerinde. sangria yudumlarken aklıma şarkı geldi tabii, hem de hangisi biliyor musun, perfect day. orda geçer ya hani. tam da ihtiyacım var bu ara bu şarkıya, kış gelmeden hem de; just a perfect day / you made me forget myself / i thought i was someone else, someone good. iyi biri olarak hissetmesine de ihtiyacı var insanoğlunun. sonra bodrum'da torba koyunu geçince, yolda incir satan kızçocuğu gördüm bi tane, bu manzarayı geçen sene de görmüştüm ben. durdurdum arabayı. merhaba dedim kıza, çekingendi. sadece incir sattığı sepeti istiyordum aslında, hurdalıklarımın arasına katmak için, incir de almış oldum bu vesileyle. eve vardığımda parmağımın bir tanesini koparıp kanını dondurup sepete koydum, kokmaması ve morarmaması için tıbben gerekeni yaptım, böyle bir şeye ihtiyacım vardı, parmağıma ip bağlamak çözüm olmaktan çıkmıştı bir süredir, unutmamam için yaptım. unutmaya zaafım pek çoktu.

bugün benim için taşınma günü. sabaha karşı izmir'e geçeceğim. tek odalı bir odam olacak, teklemeyeceğimi ümit ediyorum. yeni bir başlangıç olarak addedebiliriz, ya da başka şeyler de yapabiliriz yeni bir başlangıç olarak. öfkemin altını kıstım. kısık bir ateşim var. dışardan davul zurna sesleri geliyor şimdi, keşke tanıdık olsalardı da gidebilseydim, hindistan'da o üflemeli çalgıya göre oyun oynayan yılanlar gibiyim, bir şey beni oraya doğru tedricen çekiyor. evin etrafı bira şişesi doldu. korkarım bugün de gitmesem babamı da alkolik edecektim. bugün, taşınmak ve bu yönde eşya hazırlamak üzere bir gün. eşyanın tabiatı lafı da altına işediğim laflardan. yeni bir hayata, eski işime tekrar başlamaya ihtiyacım yok aslında ama napalım şartların tabiatı bana böyle bir talepte bulundu ve ben de bunu münasip kılmaya yol alıyorum. tek odasına yerleşeceğim ufak tefek eşyamla. bilgisayarım olur yanımda, diş fırçam, diş macunum, sigara ve cüzdanım, ah telefonumu unutuyordum az kalsın. eskiden insanlar yalnız olduklarının bu derece farkında değildi, cep telefonu çıktı yalnızlık da bozuldu. gsm şirketleri ara ara dürtüyor. kitaplarım yanımda olmayacak, bunun için üzgünüm. bugün sakallı günlerin sonu, en çok da bunun için, bunun adına içmeliyim birazcık. içkiyi de bırakıyorum mına koyim. hep ben içiyorum, biraz da başkaları içsin. polaroidim de bozuldu zaten.

yok yok hemen çıkmıyorum. bir gündüz daha burdayım. hele bi karnımı doyurayım, eşyaların yerlerine dikkat kesileyim. sonra bu yazıyı da uzatırım elbet. eşyaların yerlerini unutuyorsam o zaman bende bi sorun var demektir. neyin nerde olduğunu bir türlü bulamayan kadınları sevmiyorum. onlar da beni sevmiyor zaten. daha ne.

Hiç yorum yok: