ama arkadaşlar iyidir



27.06.2010


merhaba ben mıcır. ne idüğü belirsiz. moloz hanım benim hanım. bir bilsen ne büyük bir metafor taşıyorum şu iki cümlede, ege denizi halt etmiş, o derece geniş tuzlu balıklı soğuk bazı bazı. dünyanın adil bir yer olmadığını senin nerenden anlıyorum biliyor musun? ben seni en çok nerenden nefret ettim biliyor musun? dünyanın adil bir yer olmadığını, nerden mi anlıyorum, şöyle bi lafın çoktan edilmiş olmasından; "musîkiye bayılıyorum." ya da biri seni benden önce öptüyse zaten o dünyada adaletin mına konmuş demektir benim için, hatta başka hiçbir ilave açıklamaya ispata gerek duymam. ne diyordum, eşyalarımı hazırladım demin, zeki müren'in uzun mu uzun, hatta neredeyse yirmikusur dakikalık bir şarkısı eşliğinde, iki bira münasebetinde, eşyalarımı toparladım. dank etti eskişehir'den kopmuşluğum eski eşyalarıma bakarken, kafama sanki o sırada eline ne geçerse atıyordun sen, öyle böyle değil, gripin kutusundan radyolara, uda pikaba, plaklara, plastik neye, rengarenk upuzun kenarları tırtıklı bardaklara, madonna ya james dean e, eşkıya ya, koridora, duvarda asılı ayraçlara. hepsini burda bıraktım tabii, çünkü yeni taşınacağım yerde bunların hepsinin sığacağı bir imkan yoktu, bu yüzden pinokyomu aldım sadece yanıma, birkaç tane de mektup, askerde yazmıştım, göndermemiştim, dursundu yanımda. birkaç tane de, ne almıştım lan, unutuyorum. ah ha ha şey, robinson crusoe'nun dörtkardeş yayınevinden çıkmış versiyonunu aldım bir de, robinson bu, malum eski dost, onsuz yapmayı düşünemezdim. ayraçların duvarda geçirdiği beş senelik bir ilişkinin ardından hissettiklerini hissettiğimde, anlamam gerekiyordu bu ayrılığın gerekliliğini ama insan bazen ayırt edemiyor iyiyle kötüyü, avurduna döner tekmeyi yiyince bile kendine gelmesi mümkün olmuyor. sonra günleri günleri sayıyor. a'ya da dediğim gibi, günler para gibi, harca harca harca. harca kat ve kar günleri, o harçla bir şeyler yapmaya çabala, olmasın, bir daha bir daha. yaşamak sadece bir çakmaktan ibarettir, çakarsan yanabilir, yanmaya da bilir, parmaklarının ve özellikle başparmağının hareketi bu esnada sana muhteşem bir karizma katabilir. o an dünyanın bütün parmakuçları nasıl acıyacak bilemezsin. o an dünyanın bütün balkonları nasıl içlerine dönecek, nasıl kimsesiz hissedecekler kendilerini, bilemezsin. o an dünyanın balkonda bir başına bırakılmış fidanları nasıl kurumuş hissedecek bilemezsin. o an dünyanın içinde kurumuş telvesiyle kahve fincanları nasıl falsız hissedecek bilemezsin. o an dünyanın bir balkondan yabancı bir balkona atlayan bütün kedileri ne düşündü bilemezsin. o an dünyanın bütün altı çizili satırları günlüklerine ne yazdı bilemezsin. o an dünyanın bütün paul klee'leri ne çizdi bilemezsin. o an dünyanın bütün chagall'ları ne gömdü taşraya bilemezsin. o an dünyanın bütün enstrümanlarının hangi teli koptu bilemezsin. o an dünyanın en alkoliği neyden yudum aldı, nereye kan kustu bilemezsin. o an dünyanın en sevgili çiftinden biri kızın neresine boşaldı bilemezsin. o an dünyanın en babası çocuğunu neresinden öptü bilemezsin. o an dünyanın yönetmeni hangi sahneyi çekti bilemezsin. o an dünyanın en anahtarı hangi kapıyı açtı bilemezsiniz.

bundan sonra parmakuçlarım bildiğin yanık olacak, mesleki deformasyon icabı, ve ben, bundan bunu sana gösterebilmek umudunun sadece ta kendisiyle büyük haz duyacağım.

Hiç yorum yok: